Giresun Işık Gazetesi

Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan değerler

Sevgili dostum ağabeyim Gazeteci Namık Baltaoğlu sosyal medyada paylaşmış. Ders alınması açısından önemli şeyler içeriyordu. Onun için yorumlayarak sizlerle paylaşmayı uygun gördüm.

Öyle ki, Dünya her geçen gün karmaşık bir hal alıyor. Kirlenmiş ilişkiler, güvensizlik, çıkar çatışmaları… Tüm bu kaosun içinde ise bazı evrensel değerler hala ayakta duruyor. Bizi biz yapan, bu topraklara kök salmış, yüzyıllar boyu ışık olmuş değerler.

Mevlânâ Celâleddîn-i Rumi’nin “İncinsen de incitme” öğüdü, insan olmanın en derin anlamına dokunuyor. Bu basit görünen ama bir o kadar zor olan ilke, bugün de hayatımıza rehber olmalı. Çünkü dünyada çok fazla kırgınlık, haksızlık var, ama incitmemek hâlâ elimizde.

Yunus Emre’nin “Yaradılanı sev, yaradandan ötürü” sözü, insana, doğaya, evrene bakışımızı kökten değiştiren bir anlayışı temsil eder. İnsanları ayırmadan, ötekileştirmeden, sadece var oldukları için sevmek… Bu, dünyayı yaşanılır kılacak yegâne erdemlerden biri değil mi?

Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir” düsturu, bugün belki de en çok ihtiyacımız olan şey. Her geçen gün artan kutuplaşmalar arasında iyilik, tek başına tüm ayrılıkları anlamsız kılabilir. İyilik evrenseldir, iyilik birleştirir.

Pir Sultan Abdal’ın “Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene” sözü ise doğruluğun, adaletin her şeyden kıymetli olduğunu hatırlatır. Bugün, doğruluğu savunmak cesaret ister. Ama doğru yerde durabilmek, bir insanın en büyük zaferidir.

Aşık Veysel’in “Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?” dizeleri, insanın kendini ve başkalarını kabullenme üzerine derin bir öğreti sunar. Hepimiz bu hayat yolculuğunda farklıyız, ama bir o kadar da eşitiz. Kimi zaman altın, kimi zaman tunç olabiliriz; önemli olan birbirimizi anlamak ve hor görmemektir.

Neşet Ertaş’ın dediği gibi “Kötü insanların türküleri yoktur.” Çünkü türküler, halkın gönlünde yer eden en temiz duyguların tercümanıdır. İyi insanlar hep güzel sözler, güzel melodiler bırakır ardında.

Aşık Mahsuni’nin “Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi” sözü, sevginin yüceliğini anlatır. İnsanın insana duyduğu sevgi, en saf ve en yüce olanıdır. Bu sevgi olmasaydı, dünya çok daha karanlık bir yer olurdu.

Nazım Hikmet Ran, “Sana düşman, bana düşman, düşünen insana düşman” diyerek düşüncenin değerini ve düşünen insanlara yöneltilen baskıları sorgulatır. Düşünmek, soru sormak, araştırmak bir tehdit değil; ilerlemenin, değişimin en önemli yapı taşıdır. Ama ne yazık ki, düşünceye karşı olanlar her zaman var olmuştur.

Ahmed Arif’in “Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin” dizeleri, kalp kırıklıklarını ve bunun ardında yatan derin üzüntüyü dile getirir. İnsanların kalbini kıranlar, elbet kendi bahçelerinde de güzellikler göremezler.

Yaşar Kemal, “Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir barıştır” diyerek, barışın insanlık için en büyük ihtiyaç olduğunu vurgular. Savaşlar, kavgalar, çekişmeler… Tüm bunlar insanları, doğayı ve hatta ölümü bile yorar. Oysa barış, tüm bu yorgunlukların ilacıdır.

Bu kadim topraklarda, tüm olumsuzluklara rağmen sevgi, hoşgörü ve barış her zaman yeşerecektir. Bugün hala bu topraklarda Mevlânâ’nın, Yunus Emre’nin, Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Pir Sultan Abdal’ın, Aşık Veysel’in, Neşet Ertaş’ın, Aşık Mahsuni’nin, Nazım Hikmet’in, Ahmed Arif’in ve Yaşar Kemal’in sesleri yankılanıyorsa, umut vardır. Çünkü bu topraklar sevginin, iyiliğin ve barışın tohumlarının atıldığı yerlerdir. Ve ne olursa olsun, bu tohumlar yeniden filizlenecektir.

Bu değerler bize, dünyayı daha yaşanılır kılacak bir yol gösteriyor. Önemli olan, bu yolda yürümekten vazgeçmemek…

Exit mobile version