Ordu: Bir milletin varlık sigortası

“Ordu” deyince artık aklımıza sadece askeri birlikler değil; bir milletin sınırlarını, geleceğini ve onurunu savunan, gerektiğinde canını ortaya koyan bir irade geliyor. Günümüz dünyasında, küresel güç dengelerinin sürekli değiştiği bir ortamda, bir ülkenin ordusu yalnızca caydırıcı değil; aynı zamanda varoluşsal bir unsurdur.

Ancak bir orduyu sadece asker sayısıyla, tankıyla, tüfeğiyle değerlendirmek hatalı olur. Asıl mesele, bu gücün ne kadar milli olduğu, ne kadar bağımsız hareket edebildiğidir. Kendi silahını üreten, kendi teknolojisini geliştiren, kararlarını başkalarına sormadan alabilen bir askeri yapı varsa, işte orada gerçek bir savunma gücünden söz edilebilir.

Bu noktada bir başka hayati unsur devreye giriyor: istihbarat. Ordunun gözü, kulağı, hatta zaman zaman dili olan bu yapı, kimi zaman bir savaşı çıkmadan bitirir, kimi zaman da devletin görünmeyen zırhıdır. Etkin bir istihbarat yapısı olmayan bir ülkenin, en gelişmiş silahlarla donatılmış olsa bile, sahada tutunması zordur. Zira bilgi, en stratejik cephanedir.

Dikkat edin, dünyadaki güçlü devletlerin ortak özelliği sadece ordularının büyüklüğü değil; aynı zamanda istihbarat teşkilatlarının derinliğidir. Bir ülke ne kadar çok yere asker gönderirse göndersin, eğer kulislerde, masalarda, ekranlarda görünmeyen savaşlarda gerideyse, kalıcı bir üstünlük sağlayamaz.

Bugün artık savaşlar sadece cephede değil, zihinlerde, ekranlarda, veri tabanlarında yapılıyor. Siber saldırılar, manipülasyonlar, sosyal mühendislik taktikleri modern savaşın yeni cepheleri. Ve bu cephelerde görev alanlar da klasik anlamda asker değil ama birer güvenlik unsurudur.

Son olarak, ordu sadece savunma gücü değildir. Aynı zamanda milletin moral kaynağı, millet olma bilincinin canlı tutucusudur. Zaman gelir bir doğal afette halkın yardımına koşar, zaman gelir devletin kudretini sınırların ötesinde gösterir. Ama hepsinden öte, ordu; milletin varlık sigortasıdır.

Tekil Yazı Reklamı - Alt – Masaüstü 336x280 piksel