Bir diyarda altı kişi (lider) bir araya gelip çözüm üretemiyor ve asgari müşterekte buluşamıyorsa, demokrasi o toplum için birkaç numara büyük demektir.
O topluma en uygun sistem “tek adama” bağlı sistemdir.
Bir kişi (tek adam) karar verir, o toplum uygular.
Gördüğüm gerçek o ki:
Cumhuriyetin kurucu iradesi tarafından demokratik kazanımları ellerine bedelsiz verilen bu toplum, daha demokrasiyi özümseyememiş, lidere teslim olup azar işitmeyi, siyasi parti başkanlarına “baba” demeyi, onların karşılarında yaka iliklemeyi geçmişten kalma genetik kodlarıyla olsa gerek bir türlü bırakamadı.
Babaaaaa….
Babaaaaa….
Kurtar bizi baba…
“Ben falancanın g… gılı olurum”
Bu kafaya göre her zaman birinin g…kılı olmaktan başka çare yoktur.
Bu mu demokrasi?
(CIA aklı der ki:
Eğer oy kullanmak çok mühim oldaydı inanın siz fakirlere sıra gelmezdi!)
Bireyin idareciye, görevini gösterip “yapmalısın” dediği akıl ve vizyon yakalanmadan demokrasi olmaz.
Gelişmiş toplumlarda ve demokraside seçmen emreder, seçilen yapar.
Ama gel gör ki, seçilen azarlıyor, seçen sessiz kuzu.
Allah’ın “sürü olmayın” emrine uymakta namaz kılmak gibi emir değil mi?
“Ey iman edenler, bizi güt demeyin” Kur-an ifadesi değil mi?
Meşhur sarışın Aysun Kayacı’nın Sokrates’ten arakla anlatmaya çalıştığı “dağdaki çobanla benim oyum bir mi” ifadesi tam da burada devreye girer.
Gerçeği bilmeyen seçmen parti başkanlarından Allah’tan korkar gibi korkanken, bilenler devleti idare edenlerin kendi memuru olduğunu bilir.
İnsan kendine çalışan memurdan azar işitir mi?
Bilmiyorsa korkar, korkarsa susar, susarsa sesi çok çıkanı dinler.
Zira o “tanrıdır” ve ondan korkulur.
O neden “oku” demez mi Allah!
O nedenle “Allah’tan başkasından korkmayın” demez mi, “yalnızca Allah’a kul olun” demez mi?
Allah’ın ihtiyacı mı var?
Yok!!!
Amaç ne peki?
Argo tabirle “gocamız belli olsun”
Altı siyasi parti genel başkanının bir araya gelip demokrasiyi özümseyemediği diyarda, seçmenden çok büyük beklenti içine girmeden susuyorum!!!
Zira bu toplumun açlıkla imtihan edilmiş toplumdur.
“Tencere hükümet devirir” der, eski babalardan biri.
“Aç kalana az-çok verin” der.
O da büyük babaydı.
Altı-kere geldi, yedi kere gitti.
Neler çekti be bu millet.
Neden çekti?
Kendi kafasının yüzünden.
Kurtar bizi babaaa!
Hal böyleyken yaşasın EYT.!!!
Düzen aynı düzen!
Değişmeyecek…
Dua edelim ki bu mevcut yetkilerle devletin başına hep güzel insanlar gelsin.
Merhametli olsunlar.
Dua edelim, dua!
Altılı masanın en büyük masallarından biriydi, çok partili güçlendirilmiş parlementer sistem.
Ya hu siz kendinizi güçlendiremediniz. Güçlendiremediğiniz gibi enflasyon, faiz, deprem, vb. onlarca sorunu millete unutturdunuz.
Sizden beklenti içine giren millet bir ABD dolarının 20 TL’ye yaklaştığını unuttu.
100 $ bozduran ABD’li George, 2000 lira ile bizim çocukları masalarında oyuncak etti.
Ne oldu?
Yoksa sizin gündemde mi dış mahreçli?
Kendiniz de inanmadınız söylediklerinize…
Ne oldu anayasanın ilk üç maddesini değiştirmek isteyen Babacan?
Atatürk’ün kurduğu partide Atatürk’e hakaret edilirken susan Sayın Kılıçdaroğlu?
Türk ordusuna hakaret eden cıa-kulu affedersiniz Tanrı-kuluna söz etmeyen Sayın Kılıçdaroğlu?
Ne oldu!
Ne oldu ben size haber vereyim.
Bu milletin en azılı Atatürk devrimlerine düşman olanı bile, bilmeden Atatürk devrimlerinin taşıyıcısıdır.
Atatürk’ün verdiği özgür düşünce ve özlük haklarının hakkını verir.
Siz özden koptunuz, dinci bile oldunuz ama Atatürk’ü anlama zahmetine girmediniz.
Nasıl oldu da Atatürk düşmanı parti birden Atatürkçü oldu.
Çünkü halkta karşılığı var.
Siz bunu kaçırdınız.
Asgari müşterekte buluşamadınız.
Siz demokrat olamadınız.
Kendisi demokrat olmayanın demokrasi dersi vermesi, cahilden nasihat dinlemeye benzer.
Siz önce demokrat olun, sonra seçim kazanılır.
Ayrıca siz bu kafayla iktidar olsaydınız daha da acırdım ben ülkeme…
İktidara tek adam diyenlerin altısı bir adam çıkaramadı mı?
Çıkaramadı!
Gerisi teferruat.
Doğru yolda olana selam olsun.