Avusturya Almanya sınırın da araçlarıyla memlekete girenleri kontrol etmeyen gümrük polisleri var! İki Ferrari, iki Porsche ve bir Mercedes’i olmasına rağmen, alışverişe bisikletle giden emeklisi var. Daha düne kadar sadece maddiyat için bu memlekete gelen sürülere çok sevecen gözlerle bakan, kelime kritik kabul etmeyen, bugünlerde yavaş yavaş, artık biz de onların memleketimize gelmelerini istemiyoruz diyen bay bayan komşularımız var. 35 yıl önce, çocukluk yıllarında, yahudi karşısı bildiri dağıttığı tespit edilip, bir an önce görevden el çektirilmek istenen bir eyalet başbakan yardımcısı var! 20 yıl önce bir istismar olayına adı karışan sekreter hanımın ismini açıklayınca, hanıma verdiği zarardan ötürü, yirmibin avro para cezasına çarptırılan rahibi var. Ve arkadaş aradan seksen, doksan sene geçmiş, savaşla bizim ne alakamız var diyen, giriş kapımızın 25 yıllık macunlarını tırnağıyla kazıyıp, yenileyen 56 yaşındaki kapı, pencere ve panjur ustası var! Yollarında 48.8 milyon otomobili var.
Nihayet meclis kalorifer yasasını kabul etdi: 1 Ocak 2024 tarihinden itibaren mekanlara kurulacak kaloriferler yüzde 65 yenilenebilir enerji ile çalışacak. 2045 yılında hepsi çevreye hiç zarar vermeyen enerji tüketecek. Kurulu sistemler bozulunca tamir edilip, yaşamlarını sürdürebilecekler. Yâni dört ay sonra yeni yakıt veya doğalgazla çalışan yeni kombi yok! Devlet yeni yasaya uygun tesisat kurana %70’e kadar maddi yardım yapmış olsa da, dört ay için de eskiyen gaz veya yakıtlı tesisatı yenileyip, 15 – 20 yıl aynı sistemi kullanmak mümkün! Henüz Senato’nun olurunu almamış olan yeni yasaya karşı olduğunu belirten muhalefet, 2025’de iktidara gelirse, yasayı sil baştan yapabilir! Tıpkı atom santrallerinin kapatılması gibi! Yeni kanuna uygun kombi alacakların dikkat etmesi gereken önemli bir nokta var; sistemlerin çoğu üç yıl sonra çevreye zararlı olmasından ötürü kullanımdan kaldırılacak olan bir madde ile çalışıyor, satın almadan önce kullanılan maddeyi öğrenip, üç yıl sonra tekrar kombi almak mecburiyetinde kalmasınlar!
Memleketin yollarında 48.8 milyon otomobil saydılar: Her bin kişiden 583’ü otomobil sahibi. Kapısında iki araç olan ev oranı %27, %7 evde de üç veya daha çok otomobil var. Merkel hanım 2025’de 5 milyon elektrikli araca ulaşacaktı; açıklanan %2.1’lik oranla memleket diğer bir çok sektör de olduğu gibi, bu sektörde de nal topluyor! !
Millete perhiz önerip, kendisi turşu yiyen bir hanımcık dışişleri bakanımız (Baerbrock) var: Kullanmayacağım sözü vermesine rağmen, dünyayı özel dev A340 ile dolaşıyor, vatandaşa petrollü araba kullanmayın, uçakla tatile gitmeyin diyor. Hanımefendi herkesin tatil için gittiği Tunus ve Fas gibi ülkeleri güvenli bulmuyor, iltica arzuları reddedilen istilacıların memleketlerine götürülmelerini kabul etmiyor.
35 yıl önce yahudi aleytarı broşör dağıttığı öğrenilip, istifa etmesi istenilen bağımsız milletvekili Aiwanger Bavyera da hükümetin ortağı ve başbakan yardımcısı. Avusturya’ya sınır Bavyera göçmen kuşatması altında inliyor! Başbakan Söder yardımcısına sahip çıktı, bağımsızların oy oranı tepe yaptı! Katolik kilisesinin rahibi 20 yıl önce bir istismar olayına karışan sekreterin ismini açıklayınca, özel hayata girme suçundan ötürü, 20 bin kayme avro cezaya razı oldu, yoksa kodese girecekti! İstismarın mahkemesi sürüyor! Memlekette bunun gibi binlerce dava var. Ortaya çıkmayanların sayısı çok çok daha fazla! Katolikler pek yamanlar demekle yetinelim!
Konuşmağa başladıkların da herkes çevreci kesiliveriyor. Ama kimse evinin bahçesine, köyünün yakınına rüzgâr gülleri veya yüksek gerilim hattı çekilmesini istemiyor! Peki memleketin kuzeyinde ki offshore ve onshoreanlage’lerde (deniz ve kara da ki rüzgâr gülü tesisleri) üretilen elektrik, Bavyera’ya, Kuzey Ren Westfalya’ya nasıl getirilecek? Oturum dışı yörelere yapılanlara da, kanatlıların yaralanmalarına, bazen ölümlerine sebeb oluyorlarla karşı çıkanlar hemen mahkemelere koşuyorlar! Üreticiler de boş durmuyor; Yeni nesil rüzgâr güllerinin gece ışıkları devamlı yanmıyor, herhangi bir objekt, kuş veya uçan araç yaklaştığın da aletin ışıkları yanıyor. Kanatlıları daha iyi korumak için de ses çıkartma, durma gibi tedbirlerin deney safhasında olduğu belirtiliyor!
Sayılarının 3.5 milyonu geçtiği söylenen, hergün yüksek sayıda Almanya’ya akan, hayat sonuna kadar bedavadan yaşamayı garantileyen grubun aleyhine tek kelime söyletmeyen köyümüz ailesinin Matteo isimli delikanlısı, ev doktorunun bekleme odasının dörtte üçünü dolduran bu takım elemanlarının, memlekete yedi yıl önce gelmiş olmalarına rağmen tek kelime almanca konuşamadıklarını gördüğün de teslim bayrağını çekmiş olmalı! Doktor el kol haraketiyle tercüman bulup öyle gelin’le evlerine göndermiş. Matteo’nun hayır artık bu kadarına da pes doğrusu, bizimkiler de artık onları istemiyor, cümlesini duyunca insanların artık hissettiklerini, Nazi veya sağcı yaftalanmasından korkmadan dillendirmelerine, çevredekilerin de katıldıklarını gördük. Halkın %80’inin benimsemediği bir oluşumu gizlemekle, konuşmaktan çekinmekle bir yere varılamaz. Matteo ve ailesi alman halk sözünün gereğini yerine getiriyor. Man muss das Kind beim Namen nennen. (Çocuk ismiyle tanımlanır)
Norbert 56 yaşında, komşu köyde ki on kişiye ekmek veren küçük bir esnaf da çalışıyor. Memleketin her tarafını dolduran, doktorundan tutunda, devlet dairelerine kadar her yerde serbestliği olan insan yığınlarının yanısıra, her eyalette bulunan yahudi santral organizasyon başkanları (orijinal sözleri) en küçük bir olayda saçma sapan konuşuyorlar, istiyorlar, dayatıyorlar. Savaştan seksen doksan sene geçmiş. Bizim ne ilgimiz var. Babam o günlerden söz ederken, hüngür hüngür ağlardı. Halkı tahrik ediyorlar. Seçmen Bavyera’da bağımsızlara, diğer yöreler de AfD’ye (sağcı parti) koşuyor. 2 – 3 seçim sonra Almanya’ya tekrar sağcı bir başbakan gelirse, iş işten geçmiş olur! Bize memleketi için çalışan politikacılar lâzım!
Belirli aralıklarla, bilhassa yaz aylarında, köyümüz sokakların da önceki yüzyılın egzoz seslerini duyarsak, muhakkak kırmızı veya sarı Ferrari’siyle Egon yoldadır. Yanımızdan geçen Ferrari’nin sadece sesi değil, arkasında bıraktığı dumanı da o güzelim yılların kokusunu burunlarımıza taşır! Ferrari’ler yetmişli, seksenli yılların çocukları, Porsche’nin birisi başlangıç yıllarının efsanesi 911. Egon’u evlerinin kapısında duran arkasından iki büyük egzoz kanalı gözüken Mercedes 500 SUV’u kullanırken görmedim. Yalnız önünde ve arkasında sepeti olan, pastan yüzüne bakılmayan bisikletiyle, her tarafta önüme çıkıyor. Market alışverişini hep bisikletiyle yapıyor. Her yolumuz keşiştiğin de, Ferrari’lerini iğneden ipliğe anlatan, havadan sudan konuşmaktan zevk alan sevgili Egon’a, niye Mercedes’inle, Ferrari’lerinle alışverişe gelmiyorsun diye soramıyorum; adam çevreci olamaz mı) Bu memlekette sürüsüyle var! V8 Mercedes’ler, Audi’ler, F150’ler ve de BMW’ler! İlle de Ferrari, Porsche olması gerekmiyor!
Almanya’nın daha nesi var? Her şeyin en iyisini almanlar bilir, dünya bizim değerlerimizle mutluluk bulur tezi ve diğer ülke insanlarına hep yükseklerden bakan gözü var!