Asıl “Kırmızı Çizgi” Kuvayı Milliye ilkelerimizdir.

Yayınlama: 18.11.2024
21
A+
A-

Kırmızı çizgilerimiz denilerek “Türk” yerine “Türkiye” ifadesinin dayatılmasını , 1918-19123 arasında aralıksız 5 yıl (önce Kuvayı Milliye, Kasım 1920’den itibaren de düzenli orduda nefer olarak görev yapan) bir İstiklal Savaşı mücahit torunu olarak  şiddetle reddediyorum.

*

Bu nedenle bizim, bir Türk olarak “kırmızı çizgimiz” ise;

“Türkiye’de halklar yok; Türkiye değil “Türk” halkı var.

Türkiye’de toplumlar yok Türkiye değil “Türk” toplumu var.

Türkiye’de milletler yok; Türk Milleti var.

Türkiye’de başka bayraklar yok; ay yıldızlı Türk Bayrağı var.

Başka adlarla vatandaşlık yok; içeriği Cumhuriyet vatandaşlığı olan Türk Vatandaşlığı var.

Türkiye’de egemen ve resmi dil olarak sadece Türkçe var.

Milli sınırlarımız içinde farklı ülkeler yok; sadece Türkiye (misak-i milli değil, mevcut sınırlar) var.

Kurucu lideri Atatürk olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti var.

Bu varlıklara yönelik her türlü itiraz ve tehdit beka sorunudur, milli güvenlik konusudur.”

*

Biz, son Türk Devleti için “Türk Milleti’nin beka sorununu Giresun merkezli Topal Osman Ağa liderliğinde 2 Kasım 1918’de örgütlenerek, Nemrut Mustafa divanında idama mahkum edilmiş oldukları halde idam iplerini “kararı veren işbirlikçi hainlerin suratına atan” dedelerimiz Giresun Uşakları gibi yine atacak güç, irade ve birlik ruhuna çok şükür damarlarımızda akan asil Türk kanında sahibiz.

*

Atatürk ve Türk Milleti “kırmızı çizgimizin” temeli ve olmazsa olmazıdır.

*

Antiemperyalist eylem, politika, strateji, eğitim ve tavır ile her şeyin Türk ve Türk Milleti’nin çıkarına göre planlanıp uygulamaya konulduğu bir devlet politikası ve yabancı devletlerin kuklası fonlarla dernek, vakıf ve kamu kuruluşlarının maddi yardım alarak, iç politikada yabancı propagandası yapamadığı, Türk’e Türk Milleti’ne eylem yapma cüretine kalkışılamadığı, yabacıların iç işlerimize karışamadığı, birlik ve refahımıza yönelik tehditlere kalkışılamadığı, içimizdeki etnikçi örgütlenmelerin kamu hizmetinde dayanışma yaparak örgütlenemediği, Türk’ün kamu hizmetinde azınlık olmadığı, işbirlikçilerin torunlarının Türk’ten intikam alma cesaretlerinin olamayacağı bir anlayışla “planlı, akılcı, bilimsel ve teknolojik” kamu yönetimi (Milliyetçilik) olmazsa olmazımızdır.

*

Kanun ve kamu hizmeti verenler nezdinde her Türk vatandaşının eşitliği ve aynı haklara sahip olması ve liyakat esaslı kamu istihdamı (Halkçılık) olmazsa olmazımızdır.

*

Halkın egemenliğini temel alan,  temsilcilerin eşit, gizli oylarla “şeyh veya aşiret ağası veya bir birlik ağası direktifine göre değil de” özgür olarak seçildiği, seçilene karşı hesap veren, kamu kaynaklarının “ikbal” aracı olarak kullanılmadığı, her türlü ihtilaflı hakkın bağımsız Türk mahkemelerinde belirlendiği  bir yönetim; herkesin kamu okullarında aynı eğitimi ücretsiz alması ve ücretsiz sağlık hakkı ve kamu sınavlarında “sözlü” adıyla adam kayırılmadığı, herkesin gücüne göre vergisini verdiği, yaşlı ve çocuk bakımının öncelendiği,  ihalelerin rekabete dayalı yapıldığı, eğitim, sağlık, beslenme, bayındırlık, savunma ve iç ve dış güvenliğin kamu hizmetinin temeli olduğu, kamu görevlilerinin dokunulmaz olmadığı ve Türk Milleti’ne karşı sorumlu ve yargılanabilir olduğu “Cumhuriyetçilik” bir kamu idare sistemi olmazsa olmazımızdır.

*

Her türlü inancın yaşandığı, kimsenin kimseye inanç dayatmadığı, şeyh, efendi gibilerden akıl ve inanç dayatmasının yapılmadığı, okullarımızda herkese kaynağından “inanç” eğitiminin verildiği, hurafe, rüya, safsata gibi “akıl ve mantık dışı” dayatmaların  olmadığı, şeyh veya efendilerin iyi niyetli ve inanmış vatandaşımızdan maddi çıkarları için para toplayamadığı; çıkarı için inanç ilkelerine ilaveler yapanın, yetimi itip-kakanın, yoksulu giydirip-doyurmayanın, ticari ve siyasi çıkarı için göstermelik ibadet edenlerin, ibadethanelerde siyaset yapanların, dualarında gaflet içinde, kin kusarak nefreti körükleyerek bölücülük yapanların,  riyaya sapanların, kamu hakkına göz dikip talan edenlerin, iyiliğe engel olanların,  lüks araçlarda gezen din baronlarının ve  simsarlarının olamadığı bir inanç sistem ve eğitimi (Laiklik) olmazsa olmazımızdır.

*

Türk Milleti’nin başta ücretsiz barınma, gıda, giyim, eğitim, sağlık, hukuk ve belediye hizmetleri olmak üzere her türlü ihtiyacının serbest  ve eşit rekabetçi ortamda sağlanabilmesi amacıyla kartel, tekel, monopol gibi zengin kodamanların veya siyaset ağalarının adamlarının (kuklalarının) piyasayı yönlendiremediği, istediği fiyatı dayatamadığı, temel ihtiyaçların (barınma, gıda-giyim-eğitim-sağlık-ulaşım gibi) temel kamu malı olarak algılandığı ve “planlı üretiminin ve kamu hizmetlerinin”  etkin ve verimli olarak Türk Milleti için yapıldığı  “üretim ve bölüşüm” politikası  (Devletçilik) olmazsa olmazımızdır.

*

Tüm bu olmazsa olmazlarımızın “planlı bir şekilde Türk ve Türk Milleti”nin refahı, mutluluğu, dayanışması ve kaderde ve kıvançta ortak ülküleri için olabilmesine yönelik “aklı ve bilimi önceleyen”, bilgiye susamış araştırmacı yetenekli gençleri ve meslek sahiplerini bilimsel çabalarında teşvik eden, kamu görevlilerinin belli aralıklarla mesleki eğitimlerden geçirildiği, bilimsel gelişmelerin teşvik edildiği, temel bilimlerin (matematik-fizik-kimya-biyoloji) planlı olarak temel ortaokul ve lise eğitimin temeli olduğu bilinciyle okullarda herkese öğretildiği, hiçbir meslek örgütünde “örgüt yönetim ağalarına/baronlarına müsaade edilmediği” ve bunların hizmet sürelerinin sınırlandığı; her türlü kamu eğitim ve eyleminin (uygulamasının) etkin ve sonuca yönelik planlı ve stratejik bir bakış açısıyla Türk ve Türk Milleti’nin çıkarına göre yapıldığı, akılcı, bilimsel ve teknolojik kamu yönetimi (Inkılapçılık) olmazsa olmazımızdır.

*

Ne mutlu türküm diyene.

Kar, izleri örtmesin.