Çanakkale’yi denizden okumak

Yayınlama: 21.03.2023
Düzenleme: 21.03.2023 07:18
84
A+
A-

18 Mart 1915 sabahı, Çanakkale açıkları. Son hazırlıklarını tamamlayan bağlaşık donanması, boğaza girmeye hazırlanıyor. İlk hedef boğazın iki yakasındaki Türk tahkimatı. Müstahkem mevzileri hallaç pamuğu gibi atacak yoğun bombardıman birazdan başlayacak.Türk topçusu susturulduktan sonra, karaya çıkılıp mevziler  işgal edilerek İstanbul yolu açılacak.

Savaşın başında başkentleri işgal edilen Türklerin saf dışı bırakılmasıyla Almanya / Avusturya / Macaristan ittifakının Osmanlı ayağı çökertilecek. Türk cephesinde işi biten bağlaşıklar Alman cephesine daha fazla kuvvet kaydırabilecek. Almanlar karşısında zorlanan Çarlık Rusyasına Karadeniz üzerinden yardım gönderilerek rahatlatılacak.Daha dün, Balkan devletçikleri karşısında perişan olan Türklerden, cürmüne bakmadan dünyanın efendilerine diklenmenin hesabı sorulacak.

Sözün burasında biraz geriye gidip, bağlaşıkları 18 Mart 1915’te Çanakkale önlerine getiren olaylar zincirine değinmenin zamanıdır. 19. Yüzyılda, klasik kolonyalizm devrini tamamlamış, yerini sanayi kapitalizminin emperyalizmine bırakmıştır. Siyasi birliğini tamamlayan, Avrupa’ nın yeni sanayi devi Almanya, hammadde ve pazar arayışındadır. Birleşik Krallıķ ve Fransa, ekonomik, siyasal ve askeri bakımdan hızlı gelişen bu yeni rakipten rahatsızdırlar. Ekonomik rekabet ve pazar kavgası, ileride sıcak savaşa dönüşecek sürtüşmenin ana nedenidir.

İngiltere, Fransa, Çarlık Rusyası bağlaşıklığı ile Almanya, Avusturya / Macaristan bloğunun kapışmasının an meselesi olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Osmanlı, her iki bloğun gözünde hasta adamdır. Osmanlının enerji zengini coğrafyası, Osmanlıya bırakılamayacak kadar önemlidir. Yakında kopacak paylaşım savaşının galibiyet ödülü “Hasta Adam”ın mirası olacaktır. Bağlaşıklar daha savaş başlamadan, Osmanlıyı masa başında paylaşmışlardır bile !

İttihat ve Terakki iktidarının, yakında kopacak kıyametin dışında kalmak için bağlaşıklarla anlaşma çabaları boşa çıkacak, çaldıkları her kapı yüzlerine kapanacaktır. Savaş dışında kalamayacağını, bağlaşıkların ana hedefi olduğunu anlayan Osmanlı imparatorluğu için Alman bloğuna katılma, keyfi bir tercih değil, tarihsel kaçınılmazlıktır.

Bağlaşıkları, 18 Mart 1915’te Çanakkale önlerine yönelten ana nedenin, Alman bloğunun en zayıf halkası görülen Türkleri, savaşın başında saf dışı bırakmak olduğunu yukarıda söylemiştik.Fakat evdeki hesap çarşıya uymayacaktır. Bağlaşık donanmasının cehennemi bombardımanı,iki yakadaki  tahkimata ciddi zarar verse de Mehmetler düşmana yol vermeyecektir. 18 Mart sabahının kolay  zafer  hayali, öğleden sonra yerini hüsrana ve utanca bırakmıştır. Önemli birkaç zırhlısı batan, birkaçı ağır hasar alan donanmaya geri çekilme emri verilir. Daha bu sabah el atacak kadar yakın olan İstanbul artık uzaklarda bir seraptır!

25 Nisan 1915, ikinci ve uzun denemedir. Gelibolu yarımadası işgal edilip deniz yolu güven altına alınacaktır. Ana vatanlarından getirdiklerinin yanında sömürgelerinden devşirdikleri, dilleri, dinleri , derileri farklı yüz binler  Mehmetlerin karşısındadır. Donanmanın yoğun bombardımanı ve her türlü lojistik desteğe rağmen kıyıya sıkışıp kalacaklar, Kocaçimen, Kabatepe, Alçıtepe, Conkbayırı, Anafartalar’ı ulaşılamayan hedefler olarak uzaktan seyretmek zorunda kalacaklardır!

Mehmetlerin iradesi ve savaş azmi, onların ruhundan, dilinden anlayan, kaderin adamı Yarbay Mustafa Kemal’in üstün sevk ve idaresiyle bütünleşince ortaya yenilmez bir güç çıkmıştır. 25 Nisan’da başlayan kara muharebeleri, zamanında ve doğru müdahale, üstün cesaret, düşmanın hamlelerini önceden kestiren kurmay zekasıyla Anafartalar Kahramanını, geleceğin kurtuluş önderini ortaya çıkaracaktır.

Yazımızı konuya farklı bir yaklaşımla  bitirelim. Çanakkale’yi karadan okumak adet olmuş, denizden bakmak hep ihmal edilmiştir. Gelenekselleşen bu bakış açısı deniz stratejimizin eksikliği olarak not edilmelidir.18 Mart deniz muharebesi olsun, 25 Nisan’da başlayan kara muharebeleri olsun, donanmanın ülke savunmasındaki vazgeçilmez  önemini ortaya koymuştur. Osmanlının güçlü  donanması ve iyi yetişmiş denizcileri olsaydı,  tarih hiç kuşkusuz çok farklı yazılacaktı. Güçlü bir Türk deniz gücü, bırakalım Çanakkale’yi, bağlaşık donanmasına Girit’ten beriye yol vermeyecekti.18 Mart Çanakkale ve 25 Nisan, Gelibolu kara muharebeleri yerine, Ege ve Akdeniz’de Türk galibiyetiyle biten bir deniz muharebesini okuyor olacaktık

Ders almayanlar için tarih  tekerrür eder. Emperyalizm için dün olduğu gibi bugün de Türk Boğazları (Çanakkale, Marmara ve İstanbul) Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir. Montrö’nün sağladığı uluslararası  güvenceleri küçümseyen aymazlığın yol açacağı felaketin, Sevr’de dayatılan   Boğazlar Komisyonuyla sonuçlanacağını, tarih bilincinden yoksun Yeni Osmanlıcılara bir kez daha hatırlatmış olalım.

REKLAM ALANI