Son yıllarda, bilhassa gelişme ve modernleşme arttıkça; Müslümanlığını öne çıkaranlar arasında, dünya nimetlerini bütün değerlerin üzerinde gören bir zihniyet oluştu.
Kur’an her ne kadar dünya nizamını kurmak ve daha iyi, daha huzurlu, daha mutlu yaşamanın şifrelerini veriyorsa da bu kazanımlar için her yolu, aşırılığı mubah görmemektedir.
İktidar gücünü eline alan Müslümanların büyük bir grubu için, artık sadece kazanmak vardır.
Kazanırken helal-haram mefhumlarını bir tarafa atmışlar, haram diye söylenenlere, Allah’ın ayetlerini eğip bükerek, uydurma hadisler ihdas ederek, haramlarını helal gibi göstermeden de geri kalmıyorlar.
Allah bu kişiler için Kur’an’da VEYL (Yazıklar olsun! Vay onların haline!) tabirini kullanıyor. Ve devamla “Bu kişiler dünyalarını kaybettikleri gibi, ahiretlerini de kaybederler.” diyor.
Çünkü VEYL hastalığına tutulanlar, dünyeviliklerini kazanmak için sınır, seviye, hak, hukuk tanımazlar. Hedeflerinde sadece kazanmak vardır. Hatta Allah ile kandırmak bile, sıradanlaşır. Bu durum bu kesimlerde gücü elinde bulundurmak için, seçimlere giderken zirve yapar.
Kendi menfaatlerine fayda verecek partilere oy vermeyi bile, Allah rızasının gereği gibi anlatır, kendi isteklerini Allah’ın isteği gibi anlatırlar. Kendilerini Allah’ın emir ve yasaklarını, isteklerini uygulayanlar olarak gösterirken; karşı grupları ise İslam karşıtı olarak göstermekten hicap duymazlar.
Hatta dini referans gösteren bu gruplar, daha da ileri giderek; kendinden olmayanlara vatan hainliği dahil, her türlü iftirayı atmayı bir gerçekçilik olarak görürler.
Bunlar, (VEYLler) ahiret hayatını akıllarına getirmemek için es geçerler. Dünyevilikleri o kadar ağır basar ki başka düşüncelerin varlığı onları fazlasıyla rahatsız eder. Akıl, vicdan ve duyu organları tamamen felç olmuş; ne desen anlamazlar, anlamamaktan gelirler. Sorulara cevap vermeden ziyade, kendi gibi düşünmeyenleri, yalan yanlış suçlama telaşına düşerler. Bu konuda çok pişkindirler.
Bu dünyevî Müslümanlar, meşru veya gayrimeşru parayı kazandıktan sonra da yıllarca karşı geldikleri kesimlerin günah olarak gördükleri dünyevî uygulamalarına, helal etiketleri veya helal ürün markaları vurarak kendilerine daha lüks kullanım alanları açmışlardır.
Kullandıkları oje ve boyalar için, abdestlerine zarar vermeyeceğini, su geçirgenliği olduğunu söylerler. İçtikleri alkollü içkilere bile helal damgası vurdururlar.
Yıllarca İslami bir simge olarak sundukları başörtüleri, artık sıradan ve süslü aksesuar, vücut ölçüleri belli olmayacak şekilde giyilmesi gereken tesettürlü elbiseler, en pahalı kumaşlardan ve vücutlarını sımsıkı saran bir örtüye dönüşmüştür. Artık bu kesimler, sokakta cazibeden çekicilikten uzak kalma, kem gözlerden sakınma yerine; çekiciliklerini görünürlüklerini ortaya koyma yarışı içine girmişlerdir. Hele bir genç kesim var ki sıkma başlı örtülerini, yaptıkları yanlışlıkların örtüsü gibi kullanmaktadırlar. Yıllarca eleştirdikleri, giyim, makyaj, süslenme yapanlar bile; artık bunların yanında çok sönük kalır.
Evlerde kullanılan sıradan eşyalarını bile yurt dışından ithal etme yarışı içine girmişlerdir. Eskimeden moda diye değiştirmeler, sıradan bir hal almıştır.
Yaş günlerinde, evlilik yıldönümlerinde, anne karnındaki çocukların cinsiyet tespitlerinde, artık ikram yerine partiler verilmekte. Bu partilerde tesettür kıyafetleri yarışı yapılırken, israf, lüks, şatafat, müzik batı veya körfez ülkelerindeki fahşayı (aşırılık, azgınlık) aratmayacak duruma gelmiştir.
Partiler, çok yıldızlı oteller geride bırakılarak; açık denizlerde lüks yatlarda verilir olmuştur.
Hac, umre ziyaretleri, büyük reklamlarla artık Hac-umre turizmi olmuştur. Hayır dilemeye gelenlere büyük ziyafetler ve parti verilmekte, helal organizasyonlar şirketlerce yapılmaktadır.
Daha önce haram diye başka erkeklere görünmeyen, misafirlerin haremlik selamlık oturduğu bu Müslümanlar, azgın partilerdeki çekimlerini internet üzerinden sosyal medyada paylaşmaktan zevk alır oldular.
Tesettürlü giysilerle şatafat içinde yüzen bu Müslümancıkların! A’raf suresi 31. Ayeti duymadıklarını, bilmediklerini sanmıyorum. Allah bu ayette: Ey Ademoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez. Bu konuda birkaç ayet daha vereyim.
İsra suresi 26.ayet: Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp-savurma.
İsra suresi 27. ayet: Çünkü saçıp savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise Rabbine karşı nankördür.
Furkan suresi 67.ayet: Onlar, harcadıkları zaman ne israf ederler ne kısarlar. İkisi arasında orta bir yoldadırlar.
Halk arasında, “Sonradan görme dininden dönme” diye bir söz vardır. Bu söz yukarıda anlatmaya çalıştığım dünyevileşen Müslümanlara uygundur. Yaşayışlarında manevi hava yerini maddiyata bırakan bu zümre, aşağılık kompleksinden para saçarak kurtulmaya çalışırken, benzemeye çalıştıklarının yanında; yaptıkları belirgin vaziyette sırıtıyor.
Allah’a inanıp güvenmeyenlerin cezasını yine Allah görecektir. Allah’tan başka hesap görücü yoktur…