Karadeniz Bölgesi, 2000’li yılların başından itibaren Hidroelektrik Santraller (HES) ile kamuoyunun gündeminden düşmezken, şimdi de maden projeleriyle gündemde.
Bölgede halihazırda 246 aktif HES bulunuyor. Onlarcası da yapım veya proje aşamasında. Ancak bu yetmezmiş gibi, her yayla ve vadiye maden arama ve işletme ruhsatları dağıtılıyor.
Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) verilerine göre, Gümüşhane’nin %93’ü, Giresun’un %85’i, Rize’nin %82’si, Trabzon’un %77’si ve Ordu’nun %74’ü maden sahası ilan edilmiş durumda. Her vadiye en az 3 HES kurulmuşken, şimdi de maden sahaları bu doğal güzellikleri tehdit ediyor.
Türkiye’de hükümet, uzun zamandır madencilik şirketleri için bir “tedarik merkezi” olmasını istiyor. Bunun için de kolaylıklar, teşvikler ve muafiyetler sağlıyor. Durum böyle olunca, bazı kişi ve gruplar, maden şirketleri kurarak MAPEG’den kolayca ruhsat alabiliyor.
Rize, Artvin, Giresun ve Trabzon’un tamamı neredeyse maden sahası ilan edilmiş durumda.
En büyük tehlikelerden biri de siyanürle yapılan altın aramaları. Öyle ki bu yöntem Avrupa Birliği ülkelerinde yasak olduğu aşikâr. Ne hikmetse, bu yöntem Türkiye’de çok uluslu şirketler tarafından rahatlıkla kullanılıyor.
Siyanürün toprağa, suya ve havaya karıştığı bölgelerde, yerel halk büyük bir endişe içinde. Licik, Bergama, Fatsa ve Şebinkarahisar’da yaşanan olumsuz etkiler ise bunun en somut örneği olarak karşımıza çıkıyor. Allah korusun, eğer önlem alınmazsa Karadeniz de bu kirli mirasın örneklerini görebilir ve kurbanı olabilir.
TEMA Vakfı’nın geçtiğimiz yıllarda hazırladığı rapor, maden sahalarının doğal ve kültürel alanları nasıl yok ettiğini gözler önüne seriyor. 3213 sayılı Maden Kanunu’nda yapılan değişikliklerle, ormanlar, milli parklar, tarım alanları ve su havzaları bile maden ruhsatlarına açıldığını belirtiyor. Özellikle Giresun’da ormanların %90’ı, tarım alanlarının %85’i ve koruma alanlarının %89’u maden ruhsatlarına sahip.
Gümüşhane’de ise bu oranlar daha da ürkütücü; ormanların %97’si ve koruma alanlarının tamamı madenlere açılmış durumda.
Giresun’da toplam 720 adet dördüncü grup maden ruhsatı bulunuyor ve çalışma alanının %85’i madenlere ruhsatlı. Ormanların %90’ı ve tarım alanlarının %85’i maden şirketlerine verilmiş durumda. Korunan alanların %89’unun da ruhsatlı olması, doğa ve tarımın hızla yok olduğunu gösteriyor. Arkeolojik sit alanlarının %100’ünün maden ruhsatlarına açık olması ise kültürel mirasın da tehdit altında olduğunu kanıtlıyor.
Rize’de ormanların %82’si ve tarım alanlarının %77’si maden ruhsatlı. Trabzon’da ise ormanların %79’u ve tarım alanlarının %61’i maden şirketlerine açılmış durumda. Koruma alanlarının büyük bir kısmı ise çoktan ruhsatlandırılmış. Milli parklar ve arkeolojik sit alanlarının tamamının maden ruhsatlarına açık olması, bölgenin geleceği için endişe verici.
Altın ve bakır gibi değerli madenler için kullanılan siyanür, sadece toprağı değil, suyu ve havayı da zehirliyor. Avrupa’da yasak olan bu yöntem, Türkiye’de büyük bir rahatlıkla uygulanıyor. Çok uluslu şirketler, çevresel etkileri göz ardı ederek yatırımlarını sürdürüyor.
Karadeniz’in doğal ve kültürel mirası, maden sahaları ve HES projeleriyle hızla yok oluyor. TEMA Vakfı, ekolojik temelli arazi kullanım planlarının hazırlanması ve tarımı önceleyen koruma yaklaşımlarının geliştirilmesi gerektiğini vurguluyor. Ayrıca, maden faaliyetlerine tamamen kapalı koruma statüleri oluşturulması öneriliyor.
Aksi halde, Karadeniz Bölgesi’nin doğal güzellikleri ve tarımsal üretimi yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak.