Zamanımızda ulaşım ve iletişimin çok hızlı gelişmesi neticesi, dünya küçüldü. Ekonomik, sosyal, kültürel değerler bütün dünya ölçeğinde birbirlerine yaklaştı. Yeryüzünün herhangi bir noktasında olan farklı bir olay, gelişme, anında her yere ulaşmakta; herkes bilgi sahibi olmaktadır.
İnsanlar nerede ne var? Ekonomi, insan haklarına uyma, adalet, çevreye sahip çıkma, inancını yaşama, insani değerlere önem verme gibi temel değerlerin, kısaca insanca yaşamanın hangi ülkede ne şekilde olduğunu artık biliyor.
Kendi ülkesinde bulamadıklarını bulmak ve yaşamak için, bir şekilde kendi değerlerine yakın gördüğü ülkelere göç ediyor. Duyduğu gibi bulur ve beğenirse o ülkede yaşamaya başlıyor.
Başını sokacak bir ev bulduktan sonra, evli ise göçünü alıyor. Evli değilse yuva kurmak için eş aramaya başlıyor. Evli ve çocukları varsa, onlar da belli bir yaşa gelince iş bulmadan sonra ev kurma evlenme hesabı işine giriyor. Konumuz, Müslümanların Müslüman olmayan İlahi Din mensuplarıyla evlilikleri olduğu için diğer konulara girmeden, doğrudan evlilik konusuna gireceğim.
Evlilik, insanın olmazsa olmazlarındandır. Normal her insan, kadın ve erkek belli bir olgunluğa erişince, bazı duyguları tatmak için evlenmek ister. Evlilik tesadüfen yapılmaz. Aranılan vasıflara göre seçerek olur. Bu seçmede çoğu zaman denklik aranır. İnanç birliği, sosyal ve kültürel yapıların yanında öncelikle aranılan bir durumdur. Evlilikte sevgi ve mutluluğun yanında doğacak çocuklarında dinî eğilimlerinin hesabı da yapılır, yapılmalıdır.
Her yerde olduğu gibi benim yaşadığım ilde de Avrupa, Amerika, Kanada’ya göç fazla olmaktadır. Duyduğum kadarıyla, birinci nesilde Gayri Müslimlerle evlilik olmamasına rağmen; ikinci bilhassa üçüncü nesilde Hristiyan ve Yahudi inancına mensuplarla evlilik hayli artmış durumdadır.
Yakın tanıdıklarımdan bu tür evli olanların büyüklerine, evlilikte inanç durumlarını dikkate alıp almadıkların sorduğumda, çoğu almadıklarını belirtirken; önemli mi? Anlaşıyorlar cevabını verdiler.
Devamla, şimdiki çocuklar inanca bakmıyor; anlaşıp anlaşmamaya, kendilerince kabul ettikleri ortak değerlere bakıyorlar, herkesin inancı kendine. Kimse kimsenin neye inandığına bakmaz dediler.
Müslüman biri Allah’a ve kitabına inanıyorsa, bakması gerekir. Yaratan, yarattığını en iyi tanıyandır. İnanç farklılıklarının aile içinde ve doğacak çocuklarda ne gibi olumsuzlukların olabileceğini en iyi bilendir. Bu sebeple bazı kurallar koyarak, ayetleriyle insanlığa bildirmiştir. Ayetlere bakalım.
Allah, Rum suresi 21. ayette: Kendileriyle huzur ve sükûn bulasınız diye size kendinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merhamet bağı koyması da O’nun işaretlerindendir. Düşünen kimseler için bunlarda elbette işaretler vardır.
Bu ayette Allah, evliliği istemekte ve “düşünenler için” işaretlerden söz etmektedir. Bu işaretler, diğer ayetlerde belirtilen kurallardır.
Bakara suresi 221. ayette: Müslüman erkek ve kadının, Allah’a inanmayanlarla, (ateist) Allah’a ortak koşanlarla (müşrik) evlenmeleri yasaklanmıştır. Bu durum Müslümanların yaşadığı bir ülkede de olsa evlilikleri geçersizdir.
Böyle bir evlilikte, (İslam ve olmayan) uyumlu izdivaç olmaz. Evlilik sadece cinsel tatmin değildir. İnanç farklılığı sevgi ve dayanışmayı artırmaz. Hele yarın çocuklar olduğunda, çocuk hangi inancı ve inançsızlığı seçmede aile ile beraber zorlanacak, problemler başlayacaktır.
Maide suresi 5. ayette: …. ’’Hür ve iffetli mümin kadınlar ile sizden önce kitap verilmiş olanların (Hıristiyan, Musevi) iffetli ve hür kadınları da size helal kılınmıştır. Kim imana karşılık küfrü seçerse, onun salih işleri kesinlikle boşa gitmiştir. O ahirette de tamamen kaybedenlerden olur.
Ayet, dikkatli okunduğunda erkeklerin hem Müslüman kadınlarla hem de Kitap ehl-i olan Hıristiyan ve Musevi kadınlarla evlenebileceği açıktır. Tabii bu kadınların Allah’a ve ahiret gününe inanmış olmaları şarttır. Bunda bir sıkıntı ve tartışma yoktur.
Müslüman kadınlar için ise ayette bir açıklama yoktur. Diğer ayetlerde de “evlenemez” hükmü bulunmamaktadır. Yani Allah bu konuda susmayı tercih etmiştir. Tercihi sanki Müslüman kadına bırakmıştır. Ne yasaklama vardır ne de helal kılma. Bu konuda yorum yapanların bir kısmı, ayet olur demediğine göre; Müslüman kadın Ehl-i Kitap mensuplarıyla kesin olarak evlenemez görüşündedir.
Hüseyin Atay, Yaşar Nuri Öztürk gibi bazı ilahiyatçılar ise Kur’an’da Müslüman kadınların Ehl-i Kitap olanlarla evlenemeyeceklerine dair kesin bir hüküm bulunmamaktadır diyerek; Hıristiyan ve Yahudilerden Allah’a ve ahiret gününe inananlarla, Müslüman kadınların evlenebilecekleri düşüncesindedirler. Siyasal ve sosyolojik endişelerle verilen kararlar, Kur’an emir ve yasaklarının üzerinde olmaz. Evlenemez hükmünü vermek, Kur’an’da olmayanı Kur’an’a yamamak olur görüşündedirler.
Bakara suresi 62. Ayet ve Maide suresi 69. Ayetler: Şüphesiz, iman edenler; Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabiiler’den de Allah’a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyenler için Rab’leri katında mükafatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Buyurmaktadır. Bu ölçülerde olan Kitap ehli ile Müslüman kadınlar evlenebilir diyebiliriz.
Mümin kadın, inanma bakımından kocasının etkisinde kalmaz; kocasına ve çocuklarına etki eder. Yeter ki kızlarımızı, kadınlarımızı İslam’ın ruh bilinciyle yetiştirelim.