Bazıları Kur’an Arapça indirildiği için anlaşılamadığını ifade ediyorlar. Bazıları da “Kur’an Arapça indirilmiş, Türkçe dahil hiçbir dile tercüme (meal) edilemez. Yapılacak her tercüme Kur’an’ın aslını bozar, aynı kitaptan farklı anlayıştan öte farklı dinler oluşur” gibi saçma düşünceler ileri sürerler. Ayetlerin tercümesi ile anlatım yapanları kendilerine göre “Mealci” diye aşağılamaya alaya alırlar.
Ben bu konuda aynı fikirde değilim. Arapça bilmeyen bir başka dil mensubu Müslüman, dinini nasıl anlayacak, nasıl yorum yapacak, İslami olarak nasıl düşünecek? Allah’ın ayetlerdeki muradını ve isteklerini nasıl anlayacak? Ancak bilenlerin yaptıkları tercümelerle (meallerle) başka bir yol bilen varsa söylesin. Diyecekler ki, her Müslüman Arapça öğrensin. Adam, yüksek tahsilini tamamlamış; kendi ana dilini öğrenememiş doğru dürüst konuşamıyor, Arapça öğrenecekmiş!
Meal okuma, tefsir okuma demek; dinini öğrenme demektir. Kur’an’ı anlamadan yüzünden okuma ise, papağan gibi anlamadığın kelimeleri tekrar et demektir. Halbuki Allah Kuran’ı Kerim’de, elçisine “Biz o Kur’an’ı senin dilinde kolaylaştırdık ki düşünüp öğüt alsınlar.” (Duhan/58) Başka ayetlerde de buna benzer öğütler vardır.
Kur’an’ın Arapça olması, anlaşılmasına engel değildir. Zaten ayetler, kolay anlaşılsın diye Arapça indirildiğini beyan etmektedir. Herkes Arapça öğrenemeyeceğine göre kolay anlama nasıl olacaktır? İyi niyetlerle yapılmış tercüme ve meallerden başka Allah’ın meramını, öğütlerini, emir ve yasaklarını kimden ve nasıl öğreneceğiz.
Sünnet ve yine kişilerin yazdığı ilmihaller akla gelebilir. İtirazım olmaz. Ama bunlar Kur’an meal ve tercümelerinin yerini tutmaz.
Ben Kur’an’ı yüzünden okuyorum. Ama anlamıyorum. Onun için anladığım dille yazılmış meallerden okuyor, anlıyor, kendimde yorum ve tefsir yapma yetisini de görüyorum. Allah, Kur’an’ı anlaşılsın diye gönderdim dediğine göre, biz Müslümanlarında anlamama diye bir meselelerinin olamayacağı kanaatını taşıyorum. Yeter ki anlama isteği olsun.
Kur’an anlaşılması için Türkçe yüzlerce meal ve tefsir yazılmış, anlamayanlar bunların hangisini okumuş veya okuyanları dinlemişte, suçu Kur’an’ın Arapça indirilmiş olmasına bağlıyor. Bu ucuz bir kaçış ve bahanedir. Anlamak isteyenler için Türkçe kaynak kıtlığı yok. Hatta Arapça bilen Arap alemi, Kur’an’ı en az anlayanlar desem yanlış söylemiş olmam.
Anlamayan kişiler için Kur’an Türkçe indirilmiş olsa idi bir şey fark etmezdi. Yine anlamayacaklardı. Nasıl Arapça bilen Arap alemi Kur’an-ı en az anlamış ise, (halâ öyledir) Türkçe inseydi anlamak istemeyenler için değişen bir şey olmayacaktı.
Evet Kur’an Arapçadır. Açık bir şekilde Allah, mesajlarını bütün elçilerine içinde bulundukları toplumun dili ile göndermiştir. Ki önce ‘elçi’ anlasın diye.
Peygamberimiz sadece Arapça bilenlere gelmemiştir. Bir kavmin değil, bütün insanlığın Peygamberidir. Nitekim Peygamberimiz kendi yaşadığı dönemde sadece çevresinde yaşayan Arapça bilen toplumlara değil, kendi dilini konuşmayanlara da tebliğ yapmıştır.
O dönemde komşu Bizanslı Rumlar’a, Habeşliler’e, İranlılar’a İslam tebliği yapılmıştır. Bu tebliğlerin Arapça’sının yanında adı geçen toplumların dillerinde de Kur’an ayetlerinin tercüme edilerek tebliğ edildiği kesindir. Peygamberimiz başka dil bilmediğine göre o tercümeleri hem kendi dilini hem de Arapça bilen birilerine yaptırmıştır. Kur’an başka dile tercüme edilmez, aslından okunmalıdır dememiştir. Hatta Farslar birçok ibadet terimlerini kendi dillerine çevirmiş ve öyle söylemeye devam etmektedirler. Biz Türkler de Farslar’a komşu olduğumuz ve ilk defa İslam’ı onlardan öğrendiğimiz için Kur’an’ı çoğu terimi Arapça değil Farsça söylemekteyiz.
Mesela: Arapça ‘Resul’, Farsça’da ‘Peygamber’ bizde de ‘Elçi’ olmuş. Farsça ‘Peygamber’ daha çok kullanılır. Arapça ‘salah’, Farsça’da ‘namaz, bizde de ‘namaz’. Arapça savm, Farsça da oruç, bizde de oruç. Abdest, bayram da Farsça.
Bazı dinbazlar, tercümelerde Türkçe’ye karşı yaptıkları bu itirazları ne yazık ki başka dillere yapmazlar. Yazılarında namaz, oruç, abdest, Peygamber yazarken, Farsça yazdığını bilir; ama ben ‘elçi’ desem hemen feveran ederler.
Mealcilere karşı gelen bu zevat, Farsça kullandığımız bu kelimelere itiraz etmez, Türkçe söylersek avaz avaz bağırırlar. Hatta Kur’an’ın tercümesi (meali) olmaz diye kesin hüküm bildirirler.
Kur’an-ı bütünlüğü içinde anlamak isteyenler için Türkçe yazılmış mealleri ve tefsirleri okumak yeter. Allah anlaşılmayan bir kitap, bir din indirmez. Yarattığı insanın kabiliyetini en iyi O bilir. Kişi var olan meziyetini ve kabiliyetini kullanmıyorsa suç kendinindir. Başka yerde aramasın…