Yarın Türkiye Cumhuriyeti’mizin 100. Kuruluş yıldönümü.
Halkın egemen olduğu ve yöneticilerin seçimlerle belirlendiği bir yönetim biçimi olan Cumhuriyet, demokratik değerlere dayalı bir yönetim biçimini olarak gurur kaynağımızdır.
Cumhuriyet ile temel haklar ve özgürlükler, yasalarla güvence altına alınmıştır.
Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne ya da Monarşiden Demokrasiye nasıl gelinmiştir.
Ülkemizin banisi Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yönetim biçimi olarak Cumhuriyeti seçmesinin elbette birkaç nedeni vardır…
Başta monarşinin sona ermesi ve halkın kendi kaderini tayin etme hakkına sahip olması gerektiğine inanıyordu.
Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Türkiye’yi çağdaşlaştırmak ve Batı’nın teknolojik, sosyal ve siyasi ilerlemelerini benimsemek istiyordu.
Türk milletinin birliğini ve bütünlüğünü korumak en ideal yolu idi.
Din işlerinin devlet işlerine karışmasını engellemek ve dini kurumları siyasetten ayırmak amacıyla laiklik ilkesini yaşamımıza soktu.
Cumhuriyetin getirdiği reformlar aracılığıyla toplumun daha eşitlikçi ve ilerici bir yapıya kavuşmasını amaçlıyordu.
Atatürk ve arkadaşları, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Türkiye Cumhuriyeti’ni kurarken işte bu sebeplerden Cumhuriyeti yönetim biçimini benimsediler.
Öyle ki, Cumhuriyetin kurulduğu 1923 yılından bu yana Türkiye’de birçok değişiklik ve gelişme yaşandı. Cumhuriyet döneminde birçok alanda önemli reformlar gerçekleştirildi, özellikle eğitim, hukuk, ekonomi ve toplumsal yapı konularında büyük değişiklikler yapıldı.
Gelinen noktada Cumhuriyetin ilkeleri ile bazı hedeflerine ulaşıldığı söylenebilir.
Ancak…
Yeterli değildir!
Ülkemizde önemli ilerlemeler kaydetmiş olsa da hedeflere ulaşma süreci tamamlanmamıştır. Toplumsal, siyasi ve ekonomik sorunlar hala devam etmektedir.
…
Türkiye’nin modernleşme ve ulusal bağımsızlık mücadelesi için verdikleri çaba ve başarılarından dolayı başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere minnet borcumuz bulunmaktadır.
Türkiye’yi çağdaşlaştırma, laikleştirme ve demokratik değerleri benimsetme konusundaki öncülük eden Atatürk’ün liderliği altında cennet vatanımızın, ulusal bağımsızlığını kazandığını ve modern bir ulus-devlet haline geldiğini unutmamak lazımdır.
Ulu önderimiz ile cephelerde omuz omuza savaşmış ve ölümünün ardından Türkiye’nin siyasi istikrarını sürdürmekte önemli bir rol oynayan İsmet İnönü’yü…
Türk ordusunun Atatürk’ten sonra başkomutanı ve savaşların askeri stratejisinin oluşturulmasında büyük rol almış Fevzi Çakmak’ı…
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üyeleri Enver Paşa, Cemal Paşa, Talat Paşa ve diğer Osmanlı yöneticileri…
Cumhuriyetin ilk şehidi, Giresunlu milli mücadele kahramanı Milis Yarbay Osman Feridunoğlu ve Şehir Binbaşı Hüseyin Avni Alpaslan’ı…
Ve daha niceleri, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu ve gelişimi için önemli roller üstlendiler.
Onların çabaları, Türkiye’nin modernleşme ve ulusal bağımsızlık mücadelesi önemlidir.
Türk milletinin bağımsızlık ve çağdaşlaşma mücadelesinde büyük fedakârlık gösterenlere minnettarlığımızı ifade etmek vatan borcudur.
Onların mirasını, değerlerini korumak ve gelecek nesillere aktarmak, Türkiye’nin bir vatandaşı olarak da bizlerin görevidir.
Cumhuriyetimizin 100. Yılı kutlu olsun.
Nice mutlu 100. yıllara.