Hrant Dink,yakın dönem politikleşmiş Ermeni kimliğinin en önemli figürüydü. Yazdıklarıyla, söyledikleriyle, sahibi olduğu Agos gazetesinin yayın politikasıyla oluşturmak istediği “Politikleşmiş Yeni Ermeni Kimliği” ayrı bir yazının konusudur.
ABD’nin BOP projesine uygun Türkiye tasarımının gerçekleşmesi, geleneksel kurumların tasfiyesini zorunlu kılıyordu. Türk Silahlı Kuvvetleri, Anayasa Mahkemesi, yüksek yargı, kolluk, milli bürokrasi gibi rejim dinamikleri tasfiye edilmeden BOP projesinin gerçekleşmesi olanaksızdı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin, milli orduya. milli yargıya, milli ekonomiye, milli bürokrasiye dayalı 29 Ekim 1923 rejim mimarisinin tasfiyesi olağan koşullarda gerçekleştirilemezdi. Rejimin temelden tasfiyesi, Türkiye’de yaratılacak kurgulu travmalar ve kırılmalar üzerinden yürütülecek bir toplum mühendisliği ile mümkün olabilirdi.
Rahip Santoro ( 5 Şubat 2006 ), Malatya Zirve Yayınevinde misyonerlerin katli ( 18 Nisan 2007 ) Hrant Dink (19 Ocak 2007 ) suikastlarının, bu tasfiye projesindeki çarpan etkisi gözden kaçırılmamalıdır.Yine bu cinayetlerin tamamında bir siyasi gelenekten beslenen lumpen tetikçilere dikkat edilmelidir.Bu cinayetlerin, 2009’da başlayacak FETÖ kurgulu Silivri davalarının önsözü ve kolaylaştırıcısı olarak tasarlandığının altı çizilmelidir.
Hrant Dink,dönemin Ermeni patriği Mesrob Mutafyan ile polemikleri, Türkiye’deki Ermeni yurttaşlarımızın gündeminde olmayan 24 Nisan 1915 eksenli söylemleri ile yurt içinde ve yurt dışında tanının politik bir kimlikti. Türkiye’de Agos Gazetesiyle başlatılan politik Ermeniliğin en önemli figürüydü.
Türkiye’yi Ermeni Soykırımı ile suçlayan, bu suçlama üzerinden sıkıştırmak, diz çöktürmek, bu suçlamalar karşısındaki direncini, kararlılığını yok etmek isteyen emperyal çevreler, Hrant Dink’in yaşamından çok ölümünün karlı olacağına karar verdikleri anda kalemini kırmışlardır.
Hrant Dink cinayeti, 24 Nisan 1915 Ermeni soykırımı tezlerinin güncellenmesi amacıyla işlenmiştir. Dink suikastının sorumlusu olarak suçlanıp sindirilecek bir Türkiye’nin önüne konacak ağır faturanın yol açacağı tahribat en ince ayrıntılarına kadar hesaplanmıştır. Dink cinayetinin kurgulayıcısı emperyal merkez, saha uygulayıcısı FETÖ, tetikçi ise zurnanın son halkasıdır.
FETÖ güdümündeki mülki ve kolluk bürokrasisi, yargıdaki uzantıları, yukarıdan verilen talimat doğrultusunda suikastın kendilerine düşen bölümündeki rollerini oynamışlardır. Türk ve Türkiye algısında, Gece Yarısı Ekspresinin çok ötesinde tahribata yol açması, 24 Nisan 1915’i güncellemesi ve etki katsayısını yükseltmesi amaçlanan bu suikastta, FETÖ’nün misyonu, cinayeti saptırmak, gerçek failleri ve arkasındaki dinamikleri olabildiğince örtmek ve bütün faturayı Türkiye Cumhuriyetine çıkartmak olmuştur.