Gazeteci Yazar Sezgin Karakaya’nın kaleme aldığı ve sosyal medyada yayınladığı yazıda, Giresun Taşbaşı Parkı alanında hiçbir kalıntısı bulunmayan Yavuz Sultan Selim Camisi’nin, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından “Korunması Gereken Taşınmaz Kültür Varlığı” olarak tescil edilmesine sert tepki gösterildi.
Karakaya, bu kararı “hayali bir caminin tescili” olarak nitelendirerek, sürecin şeffaf ve mantıklı olmadığını vurguladı. Karar, Giresun’da şaşkınlık ve tartışmalara yol açarken, bölge halkı ve sivil toplum kuruluşlarından da tepkiler gecikmedi.
KALINTISI BİLE YOK AMA TESCİLLENDİ!
13 Mart 2012 tarih ve 28232 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren “Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlıklarının ve Sitlerin Tespit ve Tescili Hakkında Yönetmelik” gereği alınan kararın gerekçesi anlaşılmaz bulundu. Yönetmeliğin 4. maddesinde “kaya mezarlıkları” ve “dikili taşlar” gibi unsurlar sıralanırken, Yavuz Sultan Selim Camisi’ne ait herhangi bir dikili taş kalıntısının bulunmaması dikkat çekiyor. Sezgin Karakaya, yazısında “Bu durumda neyin gayretkeşliği yapılıyor?” diyerek alınan kararı eleştirirken, bu tescilin hangi mantıkla yapıldığını sorguladı. Karakaya, caminin kalıntısı bile olmadan kültür varlığı olarak tescil edilmesinin “Giresun halkına hakaret” olduğunu savundu.
YAVUZ SULTAN SELİM CAMİSİ’NİN TARİHİ
1515 yılında Giresun Kalesi yakınlarında inşa edilen ve bir kiliseden camiye çevrildiği iddia edilen Yavuz Sultan Selim Camisi, şehrin bilinen ilk Cuma Camisi olarak dikkat çekiyordu. İlk Müslüman Türk yerleşimlerinin merkezi olan Sultan Selim Mahallesi, bu cami etrafında gelişmişti. Ancak zamanla şehrin güneyine doğru genişlemesiyle caminin etrafındaki nüfus yoğunluğu azalmış, külliyeye gelir sağlayan vakıfların verimliliği düşmüştü. 19. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın başlarına kadar süren onarım talepleri sonuçsuz kalmış ve cami metruk hale gelmişti. 1930 yılında caminin yerine Küçük Yalı Parkı, bugünkü adıyla Taşbaşı Parkı yapılmıştı.
YIKIMIN PERDE ARKASI
Sezgin Karakaya, yazısında caminin durduk yere yıkılmadığını, bakım ve onarım için çok sayıda resmi yazışmanın yapıldığını ancak sonuç alınamadığını belirtti. 1895 ve 1896 yıllarına ait belgelerde, caminin onarımı için keşif bedelinin belirlendiği ancak gerekli finansmanın sağlanamadığı görülüyor. 1906’da yapılan yazışmalarda ise cami için ayrılan herhangi bir ödeneğin olmadığı ve durumun Padişah onayına sunulması gerektiği ifade ediliyor. Ayrıca, Kasım Bey Vakfı’na ait gelirlerin, Sultan Selim Camisi Vakfı’na aktarıldığına dair vakıf muhasebe kayıtlarında bilgiler yer alırken, vakfiyenin elde olmaması nedeniyle bu gelirlerin ne şekilde kullanıldığı belirsizliğini koruyor.
ONARIM ÇABALARI VE SONUÇSUZ KALAN DİLEKÇELER
1895’te Giresun halkı, caminin tamir edilmesi için dilekçe vermiş ve bu dilekçe Evkaf Nezareti’ne iletilmişti. Ancak, caminin başka gelir getiren bir vakfiyesinin olup olmadığı konusunda yapılan araştırmalar sonuçsuz kalmış ve onarım için gerekli ödenek sağlanamamıştı. 1906 yılında yapılan yazışmalarda da caminin tamir masrafları için Hazine-i Evkaf’da herhangi bir karşılık bulunmadığı belirtilmişti. Sezgin Karakaya, yazısında bu süreci “Osmanlı Hükümetleri tarafından yüzüstü bırakılan bir cami” olarak nitelendirdi.
CAMİYE GERÇEKTEN İHTİYAÇ VAR MI?
Sezgin Karakaya, yazısında Giresun Taşbaşı Parkı’na yeni bir cami inşa edilmesi için bir vakıf tarafından hazırlanan projeye de değindi. Karakaya, bölgedeki cami yoğunluğu ve şehrin güneyine doğru genişleyen yerleşim alanları göz önüne alındığında, bu projeye karşı çıkıyor. “Giresun’da camiye değil, kırsalda bakıma ve restorasyona muhtaç camilere destek verilmeli” diyerek vakfın bakış açısının yanlış olduğunu savundu. Ayrıca, caminin yeniden inşası için yapılacak harcamaların kamu yararına olmadığını, bu bütçenin mevcut camilerin bakım ve onarımı için kullanılmasının daha doğru olacağını belirtti.
TARİHTE SULTAN SELİM VE İLGİNÇ BİR ANEKDOT
Yazıda, Yavuz Sultan Selim’in babası II. Bayezid’in, tahta geçişi sırasında “Kılıcın keskin, ömrün az olsun Selim!” diyerek beddua ettiği ve Sultan Selim’in tahta çıktıktan sadece 8 yıl sonra vefat ettiği hatırlatıldı. Bu tarihi anekdot, caminin tescili ve yeni cami projesi etrafındaki tartışmalara farklı bir boyut kazandırıyor. Sezgin Karakaya, bu olayın Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki iktidar mücadelelerine ve Giresun’daki tarihi yapıların kaderine ışık tuttuğunu ifade etti.
KAMUOYUNDA BÜYÜYEN TEPKİ
Giresun’da birçok sivil toplum kuruluşu ve vatandaş, bu tescil kararının iptal edilmesi gerektiğini savunuyor. Karakaya, yazısında Giresun halkının tarihi ve kültürel değerlere sahip çıkarken, mantıksız ve bilimsel temelden yoksun kararlarla karşı karşıya bırakıldığını belirtti. Sosyal medyada da büyük yankı uyandıran bu tescil kararı, “Hayalet Cami” olarak nitelendiriliyor.
Sezgin Karakaya’nın yazısı, sadece Giresun’da değil, çevre illerde de tartışmalara neden oldu. Karakaya, son olarak “Bu proje, Giresun’un gerçek sorunlarına çözüm getirmekten uzak ve kaynak israfından başka bir şey değil” diyerek noktayı koydu.