31 Ekim 1961’de Türkiye ile Almanya arasında imzalanan ‘Türk İş Gücü Anlaşması’, iki ülke arasında derin izler bırakacak göç dalgasının ilk adımı oldu. Bu adım, Giresun’un Espiye ilçesinde de yıllarca anlatılacak, gözyaşı ve hüzünle hatırlanacak bir hayat öyküsünü başlatacaktı: Hacıköylü Kemal Yılmaz, nam-ı diğer Deli Mustafa’nın hikayesini…
DURSUN YILDIRIM
Emekli Öğretmen
2.Dünya Savaşı’nın ardından büyük bir iş gücü açığı yaşayan Almanya, ihtiyacının yüzde 60’ını Türk işçilerle karşıladı. 1961 sonrası başlayan bu göç dalgası, Giresun’dan da yavaş yavaş Avrupa’ya yönelen ilk adımları doğurdu. Hacıköy’den Almanya’ya giden ilk kişi olarak anılan Kemal Yılmaz (Mustafa), çevresindeki önyargılara rağmen pasaportunu 28 Mart 1962’de alarak Almanya yoluna çıktı. 7 Nisan 1962’de Edirne’den yurtdışına çıkış yaptı. O dönemlerde “Gâvur olmaya gidiyor” denilerek alaya alınan bu yolculuk, aslında bir halkın yurt dışında var olma çabasının sembolüydü.
“TÜRKLER NASIL BİR ŞEY?” DİYE İNCELEDİLER
Yıllar sonra Almanya’ya ilk vardığı günü anlatırken, trenle Münih’e ulaştıklarını ve istasyonda toplanan kalabalık Almanların kendilerini merakla karşıladığını anlatacaktı: “Türkler nasıl bir şey diye uzun uzun incelediler bizi. Tabi biz de onları…” Bu karşılıklı yabancılık, zamanla yerini birlikte yaşamın gerçekliklerine bırakacaktı.
SİYAH TAKIM ELBİSE, KRAVAT, FÖTR VE TEYP
Mustafa abi, Almanya’daki ilk yıllarında sıkı sıkıya çalıştı. İzne geldiğinde ise çevresinde hayranlıkla izlenen bir figürdü: Siyah takım elbise, beyaz gömlek, fötr şapka ve kolunda askılı teybiyle dolaşırdı. Görenler onu Atatürk’e benzetir, “Mustafa Kemal geldi” diye konuşurlardı. Almanya’dan getirdiği çikolatalar, kot pantolonlar, gömlekler, tişörtler mahalleli çocukların yüzünü güldürürdü.
DRAMATİK BİR HAYAT, BÜYÜK BİR MÜCADELE
Ancak zamanla sağlık sorunları baş gösterdi. Ailevi problemler de eklenince Almanya-Türkiye arasında gidip gelmeye başladı. 1965’te Espiye çevresinde yaşanan büyük sel felaketi sonrası bölgeye işçi alımında öncelik verilmesiyle Almanya’ya göç hız kazandı. Mustafa abi ise artık geri dönmeyi seçti.
ECEVİT’E MEKTUP YAZDI, AİLE DRAMLARINI ANLATTI
1974 yılında dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’e bir mektup yazdı. Yurt dışında yaşanan aile dramlarını, parçalanmış hayatları anlatan bu mektup Ankara’da dikkat çekti. Ecevit onu bizzat Ankara’ya davet etti. Görüşmede, yurtdışındaki Türk ailelerinin yaşadığı zorlukların giderilmesi için adım atılması gerektiğini ifade etti.
DEREDEN, DENİZDEN TAŞ TAŞIYIP EV YAPTI
Mustafa abi, dönüş yaptıktan sonra Hacıköy’de kendi fındık bahçesinde mütevazı bir hayat kurdu. Dereden ve denizden kum-çakıl taşıyarak küçük bir ev yaptı. O yıllarda Espiye Lisesi öğrencileri olarak bizler de bu evin yapımına yardım ettik. Yanına uğradığımızda bizlere hep “okuyun” diye nasihat ederdi. Elinde sakladığı mektuplar, belgeler üzerinden konuşmalar yapar, yaşadığı yılların izlerini gençlere aktarmaya çalışırdı.
VEFA VE HÜZÜNLE ANILAN BİR ÖMÜR
1985 yılında, geride onlarca anı, mücadele ve çileli yıllar bırakarak bu dünyadan göçtü. Hacıköy mezarlığında toprağa verildi. Çevresinde “Deli Mustafa” olarak anılsa da, o aslında bir öncüydü. Giresun’dan Avrupa’ya açılan ilk kapının cesur yolcusuydu.
KİM VELİ KİM DELİ, BİLİNMEZ…
Bu yazı, ölümünün 40. yılında Deli Mustafa’yı rahmetle anmak ve tarihe sessizce not düşmek için kaleme alınmıştır. O, tahta bavuluna birkaç parça umut koyup yola çıkanların ilklerindendi. Geride kalanlara, hâlâ süren göç hikâyelerine bir iz bıraktı.