Hasta ruh

Sokakta elektrik çarpar ölürsün.

Evde veya balkonda bir zibidi kurşunla kutlama yapar ölürsün.

Deprem olur ölürsün.

Sel olur ölürsün.

Cezaevlerini biri keyfine göre boşaltır ölürsün.

Biri darbe girişimi yapar ölürsün.

Biri darbe yapar ölürsün.

Madencisindir ölürsün.

Çiftçisindir ölürsün.

Trafikte bir zübüğün kızı/oğlu dikkatli araç kullanmaz ölürsün.

Bisikletlisindir ölürsün.

Yayasındır yine ölürsün.

Otelde kalıyorsundur bir kaç lavuk ateşe verir ölürsün.

Tatile gidersin otelin yanar ölürsün.

 

Tüm bu ölümlerde ihmal var derler, ihmali olanlar ödül alır ama sen öldüğünle kalırsın.

Allah şehitlere komşu etsin derler, tabutuna tutunup ellerine mikrofon alır ve nutuk atarlar.

 

Ama geride kalan sevdiklerinin acısın kursakta kalır.

İçine içine yutkunur.

Bağıramazsın.

“Neden böyle” diyemezsin.

Öyle ya kocaman “böyük adamlar” gelmiştir cenazeye.

Kendi haline misin öyle ağlamak için.

Emrolundu neşeli gözükeceksin.

Zira “gocaman hökümet” geldi yanına değil mi?

 

Düşünün:

Sokakta elektrik çarpması sonucu ölen vatandaşın ölümünde kim suçu hala bulamadık.

 

Elektrik idaresi belediyeyi, belediye elektrik idaresini suçluyor.

Suçlu kim?

 

Salgın vs. ayağına cezaevleri boşaltılıyor.

Cezaevinden çıkan mahluk çocuğun yanında annesini öldürüyor.

Yeniden bir psikopat yetişiyor.

Suçlu kim?

 

Darbe geliyorum diye haber veriyor.

İlgili kimse yok.

Enişte kayınço herkes devrede olduğu halde yüzlerce insanımız hayatını kaybediyor.

Suçlu kim?

 

Maden şirketi çalışanları “biz bu patlamanın olacağını defalarca söyledik ama sesimizi duyuramadık” demesine rağmen patlama oluyor.

Yüzlerce insanımız toprak altında canlı kalıp, boğazlarına canlı olarak toprak dola dola can veriyor.

Suçlu kim?

 

Trafiğe çıkıyorsun hatırlı bir zübükzade efendinin yakını maharetiyle ölüyorsun.

Konu tartışmaya kapalıdır.

Suçlu kim?

 

Aydın, gazeteci, sanatçı bir aradasındır. Tek derdin vatandır.

Kendini vatansever sanan bir ahlaksız maharetiyle canına kıyılır ölürsün.

Suçlu kim?

 

Çalışır, didinir para kazanırsın bir tatil planı yaparsın.

Bir dağ köyünde, dağ evinde oteldesindir.

Gecenin en siyahında en derin uykunun içinde otelin yanar.

Bağıra bağıra can verir, bakmaya kıyamadığın evladını belki yaşar umuduyla 10.14.kattan aşağı atarsın.

Sen de ölümü beklersin.

Yanarak bağıra, bağıra can verirsin.

(Allah ölümün hayırlısını ver.) diye duam da bu yüzden

 

Suçlu bulamazsın.

Çok soru sorsan sen suçlu olursun.

Yangın merdiveni nerde?

Su basan elemanlar nerde?

Yangına dayanıklı merdivenler nerde?

Olası yangına karşı binanın dört yanına girecek itfaiye araç yolu nerde diye sorsan başına iş alırsın.

 

Sorma!

Oteli olan turizm bakanı, okulu olan eğitim bakanı, hastanesi olan sağlık bakanı olan diyarda kime ne soracaksın la Bilocan.

 

Bakıyorum da Bolu Belediye Başkanı diyor ki, İtfaiye müdürü rapor sunmaya korkmuştur diyor.

 

“Korkakların koltuk işgal etmesine başkan olarak nasıl göz yumdun” diye kimse sormuyor.

 

Başkan topu Turizm Bakan’ na atarak yakan top oynanmaya devam ederken, aynı dağ köyünde otelleri daha yanmayan vatandaşlarda dağın eteklerinde kaymaya devam ediyor.

Yakan top oyununu başkan ve bakan başlattı.

Zirvede OLUR dedi oyunu onayladı.

Vatandaş eli gördü ve kaymaya başladı.

 

Kayın efendiler kayın.

Kayma sırasıyla olan eylemdir pistlerde.

 

Vatandaş:

Sen böyle olursan seni idare edende suç arama.

Onlara da tüm zamanlar tatil yapma ve kayma haklarını sen verdin.

İyi tatiller.

Artık pistteyiz kim iyi kayarsa…

 

Bu hasta ruh halinin önce tedavi edilmesi, sonra önüne sandık koyulması lazım.

Kimi CHP kimi AKP savunup pastadan pay almak maharetiyle sıcak evimde ılık popomu korurum diye düşünürken ayağımızın altından vatan kayıyor.

İnsanımız ölüyor.

 

Doğru yolda olana selam olsun.