Hayırsever Öner Hekim portresi ve Giresun’un sessizliği- 4 (Son)

GİRESUN DIŞINDA KIYMETİ BİLİNEN BİR DEĞER

Bazen insanın kendi toprağında kıymeti bilinmez de gurbette değer görür. Bu durum hem gurur vericidir hem de derin bir burukluk taşır.

Öner Hekim’in hikâyesinde de böyle bir gerçek var. Giresun’da yaptığı eserlerin bir kısmı çürümeye terk edilirken, memleketi dışında inşa ettiği eserler korunuyor, yaşatılıyor, üzerine titreniyor.

İstanbul Pendik’teki Ömer Hekim Camii bunlardan biri. Selçuklu mimarisiyle yapılmış, külliye biçiminde tasarlanmış bu cami, hem mimari güzelliği hem de çevresindeki sosyal alanlarla göz dolduruyor.

Hekim, sadece camiyi değil, yanında yer alan Kur’an kursunu da bağışladı. Bugün bu külliye, çevre halkının ibadet ettiği, çocukların dini eğitim aldığı, herkesin göz bebeği olmuş durumda.

Yine Pendik Batı Mahallesi’nde yer alan Ömer Hekim Aile Sağlığı Merkezi, yıllardır kesintisiz sağlık hizmeti veriyor. Binanın temizliği, düzeni, işleyişi o kadar özenli ki, gören “Burası özel bir sağlık kuruluşu mu?” diye soruyor. Oysa burası da Öner Hekim’in devlete bağışladığı bir eser.

Pendik Alt Kaynarca’daki Metin Seçkin Aile Sağlığı Merkezi de aynı şekilde pırıl pırıl, faal ve işlevsel.

Çankırı Şabanözü’ndeki Yavuz Sultan Selim Hakkı Geçenler Camii de öyle…

Devlete teslim edilmiş ama devlete teslim edildiği gibi korunmuş, yaşatılmış.

Bu örnekler bize şunu söylüyor: Doğru ellerde, doğru yöneticilerin elinde, bir hayır eseri onlarca yıl ayakta kalabiliyor.

Eserin sahibi vefat etse bile ismi yaşatılıyor, amacı korunuyor.

Peki neden Giresun’da aynı özen gösterilmiyor? Neden burada tabelalar sökülüyor, çeşmeler çöplüğe dönüyor, sağlık ocakları çürümeye terk ediliyor? Bu soruların cevabı sadece “ihmal” kelimesiyle açıklanamaz. Burada bir kültür meselesi var. Sahiplenme kültürümüz zayıf, vefa duygumuz eksik.

Bir şehir, kıymetli insanlarını yaşarken el üstünde tutmazsa, gelecekte o insanların memleketlerine gönül bağını kaybetmesi kaçınılmaz olur. Bu sadece Öner Hekim için değil, bu topraklardan çıkan tüm değerler için geçerli.

Oysa Öner Hekim’in hayat hikâyesi bize başka bir ders veriyor: Gerçek hayırsever, iyiliği karşılık için yapmaz. Engeller çıksa da isimler silinse de projeleri baltalansa da yoluna devam eder. Ama bu, toplumun vefasızlığını mazur göstermez. Çünkü bir şehri ayakta tutan yalnızca binalar değil, o binalara sinmiş emek, alın teri ve iyilik ruhudur.

Bizim sorumluluğumuz çok açık:
Yaşayan değerlere sahip çıkmak. Onların yaptığı eserleri korumak, geliştirmek, gelecek kuşaklara aktarmak. Bunu başardığımızda, sadece bir kişiye değil, bütün bir memlekete vefa göstermiş oluruz.

Öner Hekim’in adı, Giresun’un taşına, toprağına ve insanının hafızasına kazınmıştır. O, hayırseverliğin yalnızca maddi bir katkı değil, aynı zamanda bir ruh işi olduğunu kanıtlamış bir insandır. Bizler, onun ve onun gibi değerlerin kıymetini yaşarken bilmek zorundayız. Çünkü ölümünden sonra yazılacak methiyeler, dikilecek heykeller, düzenlenecek anma törenleri; yaşarken verilmeyen değerin yerini asla tutmayacak.

Vefa, sadece hatırlamak değil, hatırladığını yaşatmaktır.

Teşekkürler Öner Hekim ağabeyim.

Tekil Yazı Reklamı - Alt – Masaüstü 336x280 piksel