14 Mayıs seçimlerine 1 aydan daha az zaman kalmışken yoğun bir politik-siyasi kargaşanın tam ortasındayız.
1923’den başlayıp 1946’da çok partili olarak ivme kazanarak bugüne dek; genel, yerel, cumhurbaşkanlığı ve referandum olmak üzere Türk milleti bir çok kez sandık başına giderek tercihini kullandı.
Elbette arada 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971, 12 Eylül 1980, 28 Şubat 1997’de darbe ve muhtıralarla demokrasi askıya alınmış yada alınmaya çalışılmışsa da halkın iradesinin egemen kılınması devam etmiştir.
Gelelim yaşamımız içerisinde yer alan politika ve siyaset kavramlarına.
Politika ve siyaset terimleri sıklıkla birbirinin yerine kullanılan benzer kavramlar olsa bile aralarında bazı farklılıklar vardır.
Siyaset, belirli bir ülkedeki veya bölgedeki hükümet ve devlet işleriyle ilgilenen bir dizi faaliyeti ifade eder.
Politika ise, toplumun düzenlenmesi ve yönetimiyle ilgili geniş kapsamlı bir kavramdır.
Siyaset, hükümetin ve diğer siyasi kurumların oluşumunu, karar alma süreçlerini, yasama, yürütme ve yargı organlarını ve bunlar arasındaki ilişkileri kapsar.
Politika, siyasi kararların alınması ve uygulanması süreci ile ilgilidir. Politika, devletin, hükümetin ve sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini de kapsar.
Siyaset, siyasi parti sistemleri, seçimler, politik kampanyalar ve politika uygulamaları da dahil olmak üzere bir dizi alanda faaliyet gösterir.
Politika, ekonomik politikalar, çevre politikaları, sağlık politikaları, sosyal politikalar gibi birçok alanda faaliyet gösterir.
Özetle, siyaset, bir ülkenin veya bölgenin yönetimine ilişkin faaliyetlerin bir alt kümesini ifade ederken, politika, toplumun yönetimi ve düzenlenmesine ilişkin daha geniş bir kavramdır.
Politikanın amacı, bir toplumun ihtiyaçlarını karşılamak, toplumun refahını artırmak, sosyal düzeni korumak, adaleti sağlamak ve toplumun güvenliğini sağlamaktır.
Devlet tarafından yürütülen bir faaliyettir ve ülkenin vatandaşlarına hizmet etmek ve onların çıkarlarını korumak için yapılır.
Ancak politika, sadece devletin yürüttüğü bir faaliyet değildir, aynı zamanda sivil toplum örgütleri, özel sektör ve diğer paydaşlar tarafından da yapılabilir.
Anlaşılacağı üzere görev sadece siyasilere değil, sivil toplum örgütlerine ve onu oluşturan halk’a düşmektedir.
Netice itibariyle; ülke olarak ilerleyen bu süreçte, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirmeli, elini taşın altına koymaktan imtina etmemelidir.
Öncelikli kural futbol takımı tutar gibi siyasi parti tutulmayacağının bilinmesinden geçmektedir.