giresun sondakika giresungazete giresunhaberleri giresunhaber giresunsondakikakazaolay giresun_sondakika 28sondakika giresunsondakika giresunbilgi giresungazetenet tvgiresun giresuntv

AKP’nin adalet anlayışı ve Türkiye’de hukukun durumu

A+
A-

Türkiye’de hukuk devleti anlayışı, son yıllarda ciddi şekilde tartışmalı hale gelmiştir. AKP’nin iktidara geldiği ilk yıllarda reformist bir söylemle yola çıkmasına rağmen, zaman içinde adalet sisteminin siyasallaştığı ve hukukun üstünlüğünün zedelendiği yönündeki eleştiriler artmıştır. Bugün gelinen noktada, yargıya duyulan güvenin sarsıldığı, siyasi ve ekonomik krizlerin adalet mekanizmasını daha da işlevsiz hale getirdiği bir tabloyla karşı karşıyayız.

 

Adaletin Siyasallaşması ve Çifte Standartlar

 

AKP döneminde hukuk sisteminin siyasallaştığına dair en çarpıcı örneklerden biri, Eski AKP milletvekili Zehra Taşkesenlioğlu hakkında 313 suç duyurusu olmasına rağmen ifadesinin dahi alınmaması olmuştur. Yine AKP Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz, trafikte aracını durduran polis memurlarına “Yaklaşma tükürüğün geliyor! Şerefsize bak!” şeklinde hakaret etti. Buna karşın, geçmişte gizli tanık ifadeleriyle dönemin Genelkurmay Başkanı’nın bile “terör örgütü lideri” suçlamasıyla hapse atıldığı bir Türkiye gördük. Bugün ise seçilmiş İBB başkanının hiçbir somut delil  gösterilmeksizin gizli tanık iddiaları ile görevden alındığını, hatta tutuklandığını görüyoruz. İddianameler açıklanmadan gazetecilere sızdırıldığı görülmüştür. Bu durum, adaletin tarafsız ve bağımsız işlemediğinin en somut göstergelerindendir.

 

Türkiye’de hukukun geldiği nokta sadece siyasi davalarla sınırlı kalmamış, ekonomik alana da ciddi şekilde yansımıştır. Şirketlere el koymalar, kayyum atamaları, yine tapuları değiştirme geçersiz kılma gibi sebeplerle, geçtiğimiz aylarda bir gecede 25 milyar doların yurtdışına çıkarılması ve borsanın çökmesi, hukuki güvencelerin eksikliğinin ekonomiyi nasıl felç ettiğini gözler önüne sermiştir.

 

Demokrasiye Karşı Siyasi Müdahaleler

 

Geçtiğimiz hafta Türkiye Cumhuriyet tarihinde bir ilk yaşandı. Ana muhalefet partisi, cumhurbaşkanı adayını belirlemek için doğrudan halka sordu. Seçim olmamasına ve hiçbir zorunluluk bulunmamasına rağmen 15 milyon kişi oy kullandı. Bu kişiler sadece bir adaya değil, demokrasiye ve hukuk devletine sahip çıkmak için sandığa gitti. Mevcut rejime ve tek adam yönetimine itiraz eden bu milyonlarca insan, Türkiye’de demokrasiye olan inancın hâlâ güçlü olduğunu gösterdi.

 

Bu süreçte meydanları dolduranların büyük kısmı gençlerden oluşuyordu. Bu gençler hayatlarında ikinci bir iktidar görmemiş olmalarına rağmen değişime inanıyorlardı. AKP’nin yıllarca sürdürdüğü kutuplaştırma ve ayrıştırma politikalarının, yeni nesil üzerinde beklenen etkiyi yaratmadığı anlaşıldı.

 

İktidarın Yanılgısı ve Sonuçları

 

AKP, yıllar boyunca Silahlı Kuvvetler’in yapısını değiştirdi, medyayı yandaş hale getirdi, muhalif basını susturdu, gazetecileri tutukladı, sanatçılara gözdağı verdi ve hukuku siyasallaştırarak muhalifleri bastırmaya çalıştı. Ancak bu baskı politikalarının, toplumu susturacağına dair inanç büyük bir yanılgıydı. Tam tersine, bu politikalar halkı daha da bilinçlendirdi ve tepkiyi büyüttü.

 

Bugün Türkiye, ekonominin felç olduğu, siyasallaşmış bir hukuk sisteminin var olduğu ve demokratik hakların açıkça ihlal edildiği bir süreçten geçmektedir. Muhalif siyasetçilerin hukuksuz bir şekilde yargılandığı, gençlerin meydanları doldurduğu ve halkın tek adam rejimine karşı kırmızı kart gösterdiği bir ortamda, iktidarın yapabileceği tek şey erken seçim kararı alarak sandığı milletin önüne koymaktır.

 

Sonuç: Türkiye’nin Hukuk Devleti Olabilmesi İçin Ne Yapılmalı?

 

AKP’nin adalet anlayışı, iktidarının ilk yıllarında hoşgörülü bir söylemle başladı ancak zamanla otoriter ve tek adam bir yapıya dönüştü. Yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğüne yönelik müdahaleler, Türkiye’nin demokratikleşme sürecine zarar verdiği gibi, uluslararası alandaki itibarını da olumsuz etkiliyor. Eğer adalet sistemi üzerindeki siyasi baskılar devam ederse, toplumda hukuka olan güvenin tamamen kaybolması kaçınılmazdır.

 

Türkiye’nin gerçek anlamda bir hukuk devleti olabilmesi için, yargının bağımsız ve tarafsız hale getirilmesi zorunludur. Bu dönüşüm, sadece muhalefet için değil, iktidar için de uzun vadede en sağlıklı yol olacaktır. Demokrasi ancak bağımsız bir yargı, özgür basın ve tarafsız hukuk sistemi ile ayakta kalabilir. Aksi halde, otoriterleşme süreci hem iç politikada hem de ekonomik ve sosyal alanlarda Türkiye’yi daha büyük bir çıkmaza sürükleyecektir.

Tekil Yazı Reklamı - Alt – Masaüstü 336x280 piksel
Yazarın Son Yazıları
Bir Yorum Yazın
Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.