İslam Dini, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, yıllar içinde yanlış yapılan yorumlar ve rivayetler sonucu indiriliş saflığından uzaklaştırılmıştır. İbadet ve sevap kazanma konularında Müslümanlara çok yanlış bilgiler sunulmuş ve Müslümanlar bu yanlış söylemlerle meşgul edilerek dünya ve ahiret hayatı için yaptıkları doğru bildikleri yanlışlıkların hayli fazla olduğunu üzülerek gördüm. Bir diğer üzüntü verici durumda, yaptığım ikazlara ve düzeltmelere büyük ölçüde tepki almam olmuştur.
Yılların birikimi ile genlere işlemiş bu yanlış uygulamalardan yaygın olanları yazmadan edemedim.
İnsanımızın büyük çoğunluğu, Kur’an’ı Arapça okur, hatim eder, tek bir kelime anlamadan kitabı kapatır. Ve bu okumadan büyük sevap aldığını kabul eder. Hatta aldığı bu büyük sevap kendisine fazla gelir, elde ettiklerinin bir kısmını da ölmüş yakınlarına hediye eder.
Kur’an’ın her sayfasında Allah, akletmiyor musunuz? Düşünmüyor musunuz? Diye sorarken; bu tür okumada ne akıl ne düşünme ne de öğrenme vardır. Sadece zaman kaybı, faydasız haz alma vardır.
Ama anlamayan hocalar onlara öyle telkin etmişlerdi. Bol bol yüzünden Kur’an okuyun, meallerine bakmayın, olur ki mealleri okur yanlış mana verir, yanlış anlama yaparsınız; büyük günaha girersiniz. Aldığınız sevaplarda heba olur. Bu korku içinde yetişen Müslüman artık meallerin yüzüne bile bakmaz, bakmayı bile günah sayanlara, hatta daha da ileri gidip; Kur’an’ın Arapça dışında bir dile çevrilmesinin, çevirilerinin okunmasının kişiyi dinden çıkaracağını iddia edenlere bile rastladım.
Kur’an insanlara dünya hayatında yol gösterici, kılavuz olmak için gönderilmiştir. Kur’an yüzünden okunarak Arapça bilmeyen birine kılavuz olmaz. Arapça bilen birilerinin kendi dilimize çevirisini, tefsirlerini okumakla Allah’ın bizlerden ne istediğini öğrenebiliriz.
Kur’an’ı öğrenmeyen bir Müslüman, Kur’an’ın verdiği ders ve öğütlerden bir şey alması mümkün değildir. Dünyayı, alemleri, Allah’ın ilmini tanıyamayacağından bilgi üretip insanlığın istifadesine sunamaz. Toplumlarda gelişme olmaz. Tabiat kanunlarını tam olarak bilemeyeceği için, o kanunlar çerçevesinde bilimden uzak kalır. Üretimi her sahada artıramaz. İnsanlığın daha iyi yaşaması için yeni araç ve gereçler bulmakta zorlanır veya geç kalır.
Kur’an inanç, ahlak, hukuk, sosyal, ibadet, amel konularında insanlığa lazım olan en iyi reçeteleri verir. Uyan insan ve toplumlar huzur bulur, gelişir dünya ve ahiretini kazanır. Okuduğunu anlamayan Müslümanlar ise Allah’ın buyruklarını bilemedikleri için din istismarcılarının, dinden geçinenlerin kendi arzu ve isteklerine göre yorumladıkları dine inanma ve öğrenme durumunda kalacaklardır. Ve toplumlarda Allah’ın dini yerine bu istismarcıların uydurduğu din hâkim olacaktır.
Zamanımızda Kur’an indiriliş amacı dışında kullanılan bir araç durumundadır. Muhtevasından çok lafzı ve gaydalı tilavetleriyle okunması ön plana çıkarılmıştır. Bu işe en büyük otorite olan Diyanet İşleri Başkanlığı da ön ayak olmaktadır. Ramazanlarda en iyi meal, tefsir yarışmaları düzenleyecek yerde, yüzünden en güzel Kur’an okuma yarışmaları düzenlemektedirler.
Mana ve içerikten uzak bu yarışmaların hiçbir faydası yoktur. Bakara suresi 63. Ayette Allah, ‘’Size verdiğimiz kitaba bütün gücünüzle sarılın ve gereğince amel etmek suretiyle içinde olanları hatırınızda tutun. Belki böylece Allah’a karşı gelmekten sakınırsınız.’’ Buyurmaktadır.
Kur’an okurken veya dinlerken akıl hiç etkilenip yorum yapmıyorsa, sadece müzik hazzı alınıyorsa bu Kur’an okuma değildir. Faydası da sevabı da yoktur.
Evin bir odasını kütüphane yapmışsınız. Kitaplıkların gözlerine göre güzel ciltli kitapları dizilmiş, görenler baktıkça bakası geliyor. Herkes ne güzel kütüphane diyor. Kimse bir kitap alıp içinde ne var diye okumuyor. Kütüphane sadece seyirlik ise, amacının dışında kullanılıyor demektir. Kur’an’ın anlamadan ölülere dirilere okunması da indiriliş gayesinin dışındadır.
“Sana vahyedilen Kur’an’ı oku ve ona uy….’’ (Ankebut/45) Ayette, oku ve uy! Emri vardır. Okuyup anlamayan biri, neye uyacaktır? Öyle ise anlamadan okumak, Kur’an okumak değildir. Arapça’yı bilmeyen bizlerin, anlayarak okuması için meal ve tefsirlerden Kur’an’ı okuması gerekmektedir. Arapça’yı öğrenerek okuması ve anlaması en iyisi olmakla beraber, buna güç yetiremeyenlerin, lafzıyla uğraşma yerine bildiği dilden yazılanları okuması ve anlaması Allah katında da istenen bir durumdur.
Hele ses dalgalandırmalarıyla müzik, şarkı nağmeleriyle teganni şeklinde Kur’an okumak, Kur’an’ın okunma ruhuna da uygun değildir.
Kur’an’ın nasıl okunacağı yine Kur’an’da Müzzemmil/4’de belirtilmiştir. Resul’e hitaben tertil üzere okuması istenmiştir. Yani Kur’an’ı yavaş sesle, tane tane ve anlayarak oku diye emredilmiştir.
Konunun özeti: Kur’an’ın yavaş sesle, tegannisiz (gaydasız) tane tane ve anlayarak okunması istenmektedir. Anlamadan, ha Arapça okumuşsun ha İngilizce farketmez…