Tirebolu ve aidiyet duygusu

Yayınlama: 01.03.2024
55
A+
A-

Bir kişinin kendisini bir yere, bir şekle veya bir varlığa ait hissetmesine aidiyet duygusu denir.

Mesela ben, aidiyet duygumun güçlü olması nedeniyle 60 yıldır İstanbul’da yaşamama rağmen kendimi 12 yıl yaşadığım Tirebolu’nun bir paçası gibi görüyorum.

Doğup büyüdüğüm, mahalle aralarında mile, bam gibi oyunlar oynadığım, çok küçük yaşlarda dalgalı denizlerinde yüzdüğüm, Ayana’da çangal kavgalarım, sokaklarda pişmiş armut satmam, yani benim Tirebolu’ya karşı bağlılık hissetmem, aidiyet duygusunun iyi bir göstergesidir.  Bu nedenle Tirebolu’dan bir türlü kopamıyorum.

Aidiyet duygusunun gelişmesinde en önemli faktör, söz konusu yerde geçirilen zaman ve yaşanan anılardır. Ancak, İstanbul’da ki yaşantımın özellikleri, çeşitlikleri Tirebolu’ya nazaran çok çok kat fazla olmasına rağmen İstanbul, Tirebolu’ya olan aidiyet duygumu hiçbir zaman yenememiştir.

Aidiyet duygusu sadece bir yere bağlı olmak mıdır?

Tabii ki hayır!

Aidiyet duygusu, en önemli duygusal ihtiyaçlardan biridir. Hayatta kalmamızı sağlayan, bizi tehditlere karşı koruyan bir içgüdüdür. Kimliğimizin şekillenmesinde önemli rolü vardır. Aidiyet duygusunun eksikliği bizi depresyona, sosyal anksiyeteye (kişinin endişe korku, kaygı gibi duygulara karşı aşırı tepki vermesi) ve diğer zorlu duygulara savunmasız kılar.

Her insan, toplumsal yaşamında zorunlu olarak bir aidiyet kültürü üzerinden kendisine bir benlik arar ve bulur. Bilimsel düşünmeyen, sorgulamayan ve ileriye bakamayan kişiler, işin kolayına kaçarak çok çok gerilerde ki tanıdık efsanelere sığınarak kendisine aidiyet kazandırır.

Bir toplum, sorgulama ve akla başvurma yönteminden ne kadar uzaklaşırsa, onu çevreleyen doğa ve evreni de o kadar çok gizemli hale getirerek masal ve efsanelere sığınır.

Yani çok ciddi bir aidiyet sorunu yaşayan insanlar, toplumsal yaşamında bir aidiyet kültürü üzerinden kolay elde edebileceği bir varlık ararlar.

İşte bu kolay varlık din olabilir, efsane olabilir, masallar olabilir.

Derin kültürel krizler aynı zamanda aidiyet krizine de yol açar. Bu yüzden insan geriye bakarak dininden, mezhebinden kendine aidiyet arar.

Efsaneler, toplumsallaşan insana, ilk aidiyet kazandıran unsurlardı. Bu nedenle ileriye bakamayanlar hep geriye bakar ve orada yaşarlar.

İşte bugün ülkemizde bulunan tüm olumsuz durumların kaynağı, aidiyet duygusunu efsanelerde arayan sorgulama ve bilimsellikten uzak kişilerden oluşan topluluklar ve iktidardır.

Onlar tüm olaylara aidiyet duygusuyla bağlandıkları efsaneler gözünden bakarlar, çözüm üretmezler “saldım çayıra, mevlam gayıra” hesabı ortalıkta dolaşırlar, çözümü Allah’a havale etin mi o iş tamam! Bak keyfine..

İşte bu gibi toplum yüzünden her konuda iki yakamız bir araya gelmiyor.

Aidiyet duygusu bilimsel olarak kuvvetli olan elin gâvuru Mars’ı araştırırken, aidiyet duygusu efsanelere dayalı olanlar elin gâvuruna 55 bin dolar ödeyerek uzaya turistik seyahat yapmakla iftihar ederler.

REKLAM ALANI