Çalışma hayatı, teknolojik gelişmelerle büyük bir değişim geçirmektedir. Geleneksel iş modellerinin yerini, çalışanın tek bir işverene bağlı olmadan, tam süreli çalışmadan ve belirli bir mekânda bulunmadan çalışabildiği yeni istihdam türleri almaktadır. Bu yeni düzenlemeler, işverenler için maliyet avantajı sağlasa da çalışanların korunmasıyla ilgili hangi önlemlerin kim tarafından alınacağı belirsizliğini korumaktadır.
Giresun Üniversitesi Eynesil Kâmil Nalbant Meslek Yüksekokulu’ndan Öğr. Gör. Saniye Küçük Aksu’nun literatür taraması ve kaynak araştırması yöntemiyle yaptığı “Çalışma Hayatının Dönüşümünde Yenı̇ Çalışma Türlerı̇ ve İşyerı̇ Kavramı” adlı çalışma; kitle çalışması, ortak çalışma alanları ve sıfır saat sözleşmelerinin avantajlarını ve dezavantajlarını değerlendirmektedir. Ayrıca Hak İş Uluslararası Emek ve Toplum Dergisi’nde yayımlanan araştırma, bu istihdam türlerinde işyerinin değişimini ve bu değişimin sonuçlarını ortaya koymaktadır.
Kitle çalışması, dijital platformlar aracılığıyla mal ve hizmet sağlamak için kullanılan bir istihdam biçimi olarak öne çıkmaktadır. Geleneksel çalışmanın aksine, işler sanal bir işçi havuzuna sunulmakta, süreç genellikle dört aşamadan oluşmaktadır: Müşteri, kitle çalışması ile işin daha iyi yapılacağını düşündüğünde, alınan karar doğrultusunda bir çağrı yapmakta, teklifler taranmakta ve en uygun teklif seçilmektedir. Son yıllarda popülerleşen istihdam türlerinden olan ortak çalışma, çalışanların bilgi ve deneyimlerini paylaşarak iş birliği içinde çalıştıkları bir model olarak öne çıkmaktadır.
Araştırmaya göre, Birleşik Krallık’ta hızla yaygınlaşan sıfır saat sözleşmeleri ise esnek ve düşük maliyetli çalışma biçimleri arasında yer almaktadır. Bu sözleşmeler, işverenlere ihtiyaç anında çağırabilecekleri bir çalışan havuzu sunarken, çalışanlara herhangi bir ücret garantisi verilmemektedir. Çalışanlar iş tekliflerini kabul etmek zorunda değilken, işverenlerin de iş sağlama yükümlülüğü bulunmamaktadır. Sıfır saat sözleşmeleri, işyeri kavramını belirsizleştirerek geleneksel istihdam biçimlerinden ayrışmaktadır.
Hayatın her alanını derinden etkileyen teknolojik yeniliklerin ortaya çıkardığı dengenin sağlanması önemli bir husus haline gelmektedir. Ancak, çalışma hayatının dönüşümüyle ortaya çıkan yeni çalışma türleri, birçok olumsuz duruma yol açmaktadır. İş yeri kavramı geleneksel anlamını yitirmekte ve bu durum emeğin sömürülmesini kolaylaştırmaktadır. Toplumsal ve ekonomik dönüşümlerde emek, sermayenin karşısında zayıf kalarak kötü çalışma koşullarını kabul etmek zorunda kalmaktadır. Bugün birçok ülkede giderek yaygınlaşan bu yeni istihdam türlerinde çalışanların korunmasına yönelik önlemlerin nasıl alınacağı belirlenmesi gereken önemli bir konudur. Çalışanların geleceği risk altına girerken, emeğin sömürülmesi devam etmektedir. Dolayısıyla, emeğin korunabilmesi için teknolojik gelişmelere paralel olarak mevzuat değişikliklerinin yapılması ve emek lehine sosyal politikaların tercih edilmesi gerekmektedir.
(Bilimin Kamusal İletişimi (bil-ki) TÜBİTAK 1001, proje no: 123K063)
MUHABİR: TÜLİN ERSOY