Abdülhalim Paşa, 1807 yılında Giresun’da doğmuştur. Babası Kayıkhane ocağında sandalcı Sakaoğlu Ali’dir. Gümrükçü Osman Paşa’nın himayelerinde sıbyan mektebinde tahsile başlamış, 1818’de Enderun’un Kiler-i Hassa Ocağı’na alınmıştır. Burada bulunduğu sırada haftân akçesi adıyla 85 kuruş saliye, ayrıca beratiye, nisaniye ve ramazaniye adlarıyla da yirmişer kuruş almış, padişahın doğum yıldönümlerinde doğum günü hediyesi olarak da çeşitli ihsanlara nail olmuştur. Enderun’da hafız olmanın yanında binicilik eğitim alan Abdülhalim Paşa, 1826’da kurulan Âsakir-i Nizamiye Süvari Bölüğü’ne sırasıyla nefer, onbaşı vekili, çavuş vekili, çavuş, daha sonra da yüzbaşı, 1828’de Süvari Sipahi Alayı’na kaymakam ağa, 1829’da 900 kuruş maaş, on iki nefer tayinatıyla kaymakam olmuştur. 1829 Osmanlı-Rus Harbi’nde sonradan sadrazam olan Reşid Paşa ve İşkodralı Mustafa Paşa’nın maiyetinde Aydos, Şumnu, Silistre, Rusçuk, Sofya ve Kızanlık taraflarındaki savaşlara katılmıştır. 1832’de Kavalalı vak’alarında bulunduktan sonra çıkan İşkodra isyanını bastırmaya memur edilmiştir. Paşa, bu isyanı başarıyla bastırmıştır.
1834’te miralay olan Abdülhalim Paşa’ya bir de altın madalya verilmiştir. Bu sırada çıkan Trablusgarp isyanını bastırmaya memur edilen Kaptan-ı derya Çengeloğlu Tahir Paşa’nın emrinde alayı ile beraber Libya’ya gitmiştir.
Çok cesur ve gözü pek olan Abdülhalim Paşa, Trablusgarp’ta da başarılı hizmetlerde bulunmuş ve buna karşılık 1837’de otuz yaşında iken mirliva/tuğgeneral olmuştur.
1840’da Kastamonu Zabtiye Nezareti’ne, 1842’de Zabtiye Nezareti de uhdesinde kalmak üzere Varna muhassıllığına memur olmuş, 1843’te vazifesi Edirne ve Şumnu mevkiinde bulunan Rumeli ordusunun süvari mirlivalığına tahvil/çevrilmiştir.
1848’te çıkan Macar İhtilâli sebebiyle Eflâk’ta toplanan askeri fırkanın kumandanlığına tayin edilerek Bükreş’e gönderilen Abdülhalim Paşa, Bükreş’te bulunduğu günlerde ferikliğe/fırka kumandanlığına terfi etmiştir. Abdülhalim Paşa, bu sırada çıkan Bosna isyanı nedeniyle de Bosna’ya gönderilmiştir. Abdülhalim Paşa’ya Macar ihtilali sırasında Ruslar birinci rütbeden Saint George nişanı vermişlerdir. Kısa bir müddet sonra İstanbul Zabtiye Kaymakamlığı’na atanan Abdülhalim Paşa, İstanbul’da ancak dokuz ay kadar kalabilmiş, çıkan bir isyan üzerine dört tabur Nizamiye asker ile Havran’a intikal ederek isyanı bastırmıştır.
1853 Kırım Harbi’nde Abdülhalim Paşa, Tuna cephesine gitmiştir. İsakça ve Maçin cephelerinde aldığı muzafferiyet üzerine üçüncü dereceden Mecidî nişanı ile taltif edilmiştir. Daha sonra Kalafat galibiyeti ile alınan ganimet toplam ve harp malzemelerinden dolayı da nişanı ikinci rütbeye çevrilmiştir.
Abdülhalim Paşa, İsakça, Tulça ve Maçin cephelerinde gösterdiği başarı Ömer Paşa’nın onu kıskanmasına yol açmış, kahramanlığı ile meşhur vezirlerden Tokadî Hasan Paşa’yı rekabet kastıyla o bölgeye göndermiştir. Bu duruma üzülmeyen Abdülhalim Paşa, üstün karakteri sayesinde Hasan Paşa ile dost olmuş ve beraberce savaşmışlardır. Bu dostluktan da rahatsız olan Ömer Paşa, bu defa ikisini birden oradan uzaklaştırıp, Abdülhalim Paşa’yı Vidin ve Kalafat cephesi kumandanlığına göndermiştir. Bu son değişiklikten sonra Ruslar’ın Tuna’nın güney kısımlarına tecavüze başlamaları Abdülhalim ve Hasan Paşalar’ın İsakça ve Maçin’deki hizmetlerinin büyüklüğüne işarettir.
Abdülhalim Paşa, Kalafat’ta bulunduğu sırada bir gün bir alay süvari ile karşı tarafta bulunan Karayova’ya geçip oradaki Rus süvarisine hücumla onlara galip gelmiş ve yanlarında bulunan iki adet topu da alarak geri dönmüştür.
Bir ara görülen lüzum üzerine Rumeli ordunun bir kısmı Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın refakatinde ve Abdülhalim Paşa da beraber olduğu halde Sivastopol, Gözleve ve Balıklava’ya gönderilmiştir. Kırım’da da Abdülhalim Paşa şecaat ve cesareti ile temayüz etmiştir.
Barıştan sonra Fransa bir madalya, Avusturya ise Kommander Leopold nişanı ile taltif etmişlerdir.
1855-1859 yıllarında Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî âzası olarak İstanbul’da bulunan Abdülhalim Paşa, 1859’da Karadağ’a tayin edilmiştir. Orada 9 ay kadar kaldıktan sonra rahatsızlığı nedeniyle tedavi için İstanbul’a dönmüş, 1860’ta Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî’ye başkan olmuştur. Dört ay sonra Şam’da başlayan fesat hareketlerini önlemek için müşir rütbesi ile 5. Ordu Kumandanlığı’na memur edilmiş, burada bulunduğu dört yılda huzuru sağlamıştır. Ayrıca, Suriye’de kura-yı askeriyenin de icrasını başarmıştır. Bu başarısından dolayı kendisine birinci rütbeden Mecidî ve Osmanî nişanları verilmiştir.
Abdülhalim Paşa, 1862-63’de sırası ile Zaptiye Müşirliğine, Meclis-i Vâlâ âzalığına, ikinci kez 5. Ordu Kumandanlığına tayin olunmuştur. Şam’da bu sefer dokuz ay kalabilmiş, yine sağlık nedeni ile ordu kumandanlığından istifa ederek İstanbul’a dönmüştür. İstanbul’da boş bırakılmayan Abdülhalim Paşa, bu defa selamlık törenlerini düzenlemekle görevli iken 1866-67’de ortaya çıkan Girit meselesi ile Yanya fırkasına kumandan olmuştur.
Yanya’dan İstanbul’a gelip selamlık görevine dönen Abdülhalim Paşa, 1870’de merkezi Erzurum olan 4. Ordu Kumandanlığına gönderilmiştir. Erzurum dönüşü bir müddet boş kalmış, 1873’te Meclis-i Tanzimât-ı Askerî âzalığına seçilmiş, bu meclisin kaldırılması üzerine de 1875’te Dâr-ı Şûrâ-yı Askerî ikinci reisliğine, 1878’de Sultan Abdülaziz olayına karışan Damad Mahmud Celaleddin Paşa’nın muhakemesi için kurulan Divân-ı Harb’e başkan olmuştur. 9 Mayıs 1882’de Şeyhü’l-haremlik vazifesine tayin edilmişse de yorgun ve yaşlı olmasından dolayı bu göreve gidememiştir.
5 Nisan 1885’de vefat eden Abdülhalim Paşa, Eyüp Sultan Bahariye’ye defnedilmiştir. Belgelere göre kısa boylu, güler yüzlü, cesur, derviş meşrep, mütevazı, güzel ahlak sahibi bir kişi idi. Abdülhalim Paşa’nın XIX. yüzyıl devlet ricali arasında çok parlak bir mevkisi vardır.
ŞİİRLERDE ABDÜLHALİM PAŞA
Salih Hayri Bey, Kırım Muharebesi’ni anlattığı Kırım Zafernamesi adlı manzum eserinde Abdülhalim Paşa’dan bahseder:
Kalafat’dan çekilip asker-i Rus
Ahz u zaptından olunca me’yûs
Küçük Eflak’ı dahi terk etti
O araziyi bırakıp gitti
Ardına düştü Halim nam ferik
Geri kalmışlardı kıldı tazyik
Sekseni oldu gıda-yı şemşir
Aldı birkaç kadana, hayli esir
İleri, ordu kılındı i‘zâm
Karayova’da olundu ârâm
Tayyarzâde Ata Efendi de Silistre’ye gidip Ruslar’ın Karalaş’a doğru ricata mecbur edildiği muharebede bulunmuş ve Abdülhalim Paşa’nın onları bir müddet Giridizâde Mehmed Paşa ile beraber takiple Silistre’den iyice uzaklaştırmasını bizzat görmüştür. Bu husus da Kırım Zafernamesi’nde şu beyitlerle anlatılmaktadır:
Olunup ordu sabahtan takip
Tabyanın cümlesi hedm ü tahrip
Giderek keşfine Halim nam ferik
Geri kalmışları kıldı tazyik
Çekilip hâsılı cünd-i düşan
Karalaş semtine geçti oradan
Çalışıp kırk iki gün şiddet ile
Döndü zapt eylemeden tabya ile
Eyleyip hıfz, imanında Hûda
Bulmadı ahzına çare a‘da
KAYNAKLAR: Talip Mert, “Abdülhalim Paşa”, Giresun Tarihi Sempozyumu (30-31 Mayıs 1996), İstanbul 1997, s. 325-328; Mehmed Süreyya, Sicill-i Osmanî (yay. Nuri Akbayar-S. Ali Kahraman), I, İstanbul 1996, s. 111-112.