“BENİM DE CANIM VAR, BEN DE İNSANIM.” (AŞKIMLA OYNAMA)
Değerli büyüğüm, ağabeyim ünlü ses sanatçısı, bestekar ve öğretim üyesi (Musıc Dozent-Müzik Doçenti) İsmet Nedim’e (1931 Samsun-19 Mart 2024 Berlin), bazı bestelerinin öyküsünü sormuştum.
İlham geldiğinde azami beş-on dakikada beste yaptığını, ancak bazılarının da kendisini günlerce uğraştırdığını (örn.Agora meyhanesi) söylemişti.
Beş-on dakikada yaptığı bestelerine de; “Ben kimi seveceğim, Oyun bitti, Adını anmayacağım, Arım balım peteğim, Seven ne yapmaz, Kalpsiz, Benim de canım var…” gibi eserlerini örnek göstermişti.
Bunlardan “Agora meyhanesi”, “Ben kimi seveceğim” ve “Benim de canım var”’ın besteleyiş öykülerini de bana anlatmıştı.
“Agora meyhanesi”nin öyküsünü daha önce paylaştığım için, yinelemek istemiyorum. Yeri ve zamanı geldiğinde yeniden hatırlatırız, inşallah!
Bugün de, “Benim de canım var, ben de insanım” diğer adıyla “Aşkımla oynama kumar değildir”in öyküsünü anlatalım mı, ne dersiniz?
Öyleyse başlayalım:
“Seyficiğim, o yıllarda Ankara Radyosu’nda idim. Henüz İstanbul Radyosu’na naklimi (1967) aldırmamıştım.
Ankara Nümune Hastanesi’nin önünden geçiyordum. Hava kararmış, hafiften kar serpeliyordu. Dalgın dalgın yürürken bir inilti hissettim. O tarafa doğru yöneldim. Baktım, yırtık pırtık çuval gibi bir kilimi üstüne çekmiş yaşlı bir adam, yanında da ayaklarında pabuçları olmayan beş-altı yaşlarında bir çocuk. Çocuk oturuyor, ihtiyar da inliyordu. Bu acıklı durum beni öyle etkiledi ki, ne kadar ızdırap duyduğumu anlatamam.
Yanlarına yaklaşıp, ‘Kimi bekliyorsunuz, niye hastaneye girmiyorsunuz?’ diye sordum. İhtiyar adam zaten kendinde değil, inliyordu. Çocuk yüzüme baktı ve bir şey söylemedi.
Yanlarından uzaklaşınca gözlerim doldu.
Dudaklarımın ucuna bir melodi takıldığını hatırlıyorum.
Hemen bir kağıt aradım, yerler karla kaplı olduğu için bulamadım. Sağa, sola bakındım, bir sigara paketi gördüm, hemen ıslak olmayan üzerine bir forte çizip melodiyi kaydettim:
“Benim de canım var, ben de insanım…”
Radyoya varır varmaz, burada teknisyen olarak görev yapan ve bestelerimin çoğuna güftekar olarak adını yazdırmış olan değerli kardeşim Şair Mehmet Erbulan’ı yanıma çağırıp durumu anlattım. Beş dakika sonra sözleri tamamlamış olarak yanıma geldi:
“Aşkımla oynama kumar değildir
Seviyorum demek hüner değildir
Benim de canım var ben de insanım
Benim de kalbim var ben de insanım
Belki güzel değil çirkinim amma
Gel sen acı bari düşürme gama
Benim de canım var ben de insanım
Benim de kalbim var ben de insanım .”
Muhayyerkürdi makamında bestelediğim bu eserimi ilk ben okuyup, plak yaptım.
Bu eserim de diğerleri gibi öyle bir bomba etkisi yaptı ki, Zeki Bey (Müren) başta olmak üzere, radyolarda, gazinolarda, müzikhollerde okumayan, plak ve kaset yapmayan, albümlerine almayan hemen hemen hiç bir sanatçı kalmadı.
Seyficiğim, müzik eserleri de canlılar gibidir; doğar, yaşar ve zamanı gelince ölür. Biz de zamanı geldiğinde öleceğiz. Haliyle bizim gibi, eserlerimizin de bazıları unutulacak. Lakin “Benim de canım var, Agora meyhanesi, Arım balım peteğim, Adını anmayacağım, Oyun bitti, Boş kalan çerçeve” ve daha niceleri, öyle hissediyorum ki, daha uzun yıllar yaşayacak.”