İnsanı yaratan ve ona hayat veren Allah, zamanı gelince de insandan hayatı alandır. Allah’ın isteği dışında, bir insanın hayatına son verilmesi (ölüm) Allah’ın hakkını gasp etmedir.
Allah bu hakkını gasp edenleri, iki dünyada da affetmez. Dünyada rahatlık göremeyecekleri gibi, ahiret hayatlarında da ebedi cehennemliktirler.
Maide suresi 32. Ayet gayet açıktır. İşte bundan ötürü Biz, İsrail oğullarına şöyle yazdık: “Kim, herhangi bir cana veya yeryüzündeki bozgunculuğa karşılık olmaksızın (haksız yere) bir insanı öldürürse, tüm insanları öldürmüş gibidir. Kimde bir insana hayat verirse, bütün insanlara hayat vermiş gibi olur. Ant olsun ki elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdi; fakat çoğu elçilerimizden sonra da yeryüzünde bozgunculuklarına devam etmişlerdir.
Yaşama ve ölüm, insanlara Allah’ın verdiği bir olgudur. İnsanların yaşama hakkı, insani değerlerimizin olmazsa olmazıdır. Hayat olmadığında insan için var olan bir şey yoktur. Her insanın hayat hakkı, onun dokunulmazıdır. Allah için yarattıklarının en şereflisi, en gelişmişi olan insanın sebepsiz yere öldürülmesi en büyük günah olarak belirtilmiş olup; bir insanın öldürülmesini, bütün insanlığın öldürülmesi olarak ifade etmiştir.
Atalarımız insan için: “Zübde-i Alem” demişler. Yani alemin (kâinat) özü. Alemde ne varsa, insanda da aynı oranda o vardır.
Şeyh Galip bir beytinde İnsana bu gözle bakmış, Türkçe anlamıyla:
“Kendine güzelce bak ki, alemin özü sensin.
Sen varlığın gözünün bebeği olan ademsin.’’
İnsan, meleklerin secde etmeleri için emredilen; en gelişmiş, geliştirilmiş varlıktır.
İnsan, “Eşref-i Mahlûkattır.” Yaratılmışların en şereflisidir. İsra suresi 70 ayet: Andolsun biz Ademoğluna şan şeref ve nimetler verdik… Ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık. Diyerek, insana verdiği önemi belirtmektedir.
İnsan öldürme İslam dininde Allah için savaşta, bozgunculara karşı düzeni korumada ve nefsi müdafaa caiz görünmüş, bunun dışında kesinkes yasaklanmıştır.
İnsan hayatı sınırlı ve sayılı günlerledir. Allah bu sayılı günlerde, dünyada insanca yaşayıp, ebedi ve kalıcı olan ahiret hayatını kurtarması için, insanoğluna lütfetmiştir.
Hayatı veren de zamanı gelince alıcı olan da yalnız Allah’tır.
Allah birçok ayetinde insan için, değer ve kıymet verdiğinden, yaratılmışların pek çoğundan üstün tuttuğundan, kendisine halife tayin ettiğinden, emanete layık gördüğünden, bahseder.
İşte haksız yere adam öldürmek, Allah’ın bu kadar önem verdiği bir varlığı, O’nun izni olmadan, O’nun hakkını gasp ederek alması demektir. Allah’ın değer verdiği en üstün sanatını hiçe sayan, insani ve hayati değerleri tanımayan tipik bir beyinsizdir. Bu yönüyle o, hakların en yücesine tecavüz etmiş, cinayetin en büyüğünü işlemiş demektir. (M.Z. Duman Beyanu’l Hak 3.cilt)
Hayat kurtarmak ise: Ölümle karşı karşıya gelmiş bir kimseyi yeniden hayata döndürmek, içinde bulunduğu olumsuz maddi veya manevi durumdan uzaklaştırarak, yaşama hakkını tekrar sağlamak demektir. Bu yapılan, İnsanoğlundan Allah’ın istediği en önemli iyiliktir. Ayet, ‘’Bir insanı öldürmek, bütün insanlığı öldürmektir.’’ diyorsa, tersi de doğrudur. ‘’Bir insanı kurtarmak, bütün insanlığı kurtarmaktır.’’
Yazdıklarım doğrudan öldürme ve hayat kurtarmanın önemini anlatıyor.
Dolaylı öldürme ve hayat kurtarma da var mıdır?
Soruya günümüzde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli deprem, Urfa merkezli sel felaketlerindeki ölümlerin; dolaylı öldürme olduğunu söyleyerek cevap vermek istiyorum.
Depremin İlahi bir kader olduğunu önceki yazılarımda ifade etmiştim. Ama ölümler ‘’İlahi bir kaderden değil, ilim- bilim dikkate alınmadan fay hatlarına bina yapılması ve yapılan binaların depreme dayanıklı ölçeklerde yapılmamış olmasından kaynaklanmıştır.
Sözü uzatmaya gerek yok. Öncelikle fay hatları boyunca inşaat yapımına bilerek izin veren mahalli veya merkezdeki yetkililerin tamamı, bu fay hatlarına bina yapılmaz demeyen veya hattinden fazla kat atmaya müsaade eden jeoloji mühendisleri, o binaların statik ölçümlerini yapan inşaat mühendisleri, yetkisi ve katkısı olan diğer mühendisler, bu projelere onay veren belediye imar ve fen işleri yetkilileri, o bölgelerin imara açılmasına onay veren belediye meclis üyeleri, tasdik eden belediye başkanları, inşaat yapımını gerçek usulde denetlemeyen denetim elemanları, eksik ve bozuk malzeme kullanan müteahhitler, inşaat yapım sonrası alan açmak üzere kolon kesenler, kesenlere göz yumanlar, aklıma gelmeyen bu yıkımlardan vebali olanların tamamı, bu ölümlerden sorumludurlar. Dolaylı olarak adam öldürmüşlerdir.
Cezalarının ölçüsünü ben bilemem. Hüküm Allah’ın.
Aynı durum, sel, yangın, çığ, toprak kayması gibi diğer afetler içinde geçerlidir. Ölüm ve zararlardan dolaylı olarak etkili ve yetkili olanlar sorumludur. Bu dünyada kanunları eğip bükerek ceza almadan kurtulsalar bile, hesap gününde kaçışları yoktur.
Depremlerde olduğu gibi, diğer afetlerde, normal zamanlarda dara düşen birini, hayatını hiçe sayarak kurtaranların, mükâfatı da o ölçüde yüksek olacaktır.
Ne mutlu o güzel insanlara… Yazıklar olsun! Sorumlu sorumsuzlara…