
Giresun’un hafızasında derin izler taşıyan, Zeytinlik (Sokakbaşı) semtindeki tarihi Ticaret Lisesi binası, bugün hâlâ bir mücadelenin merkezinde duruyor.
Kent halkı, bu yapının müze olması umuduna sarılmış, hatıralarını koruma kararlılığını yitirmemiş durumda. Kimi orada okudu, kimi önünden geçti, kimi de bu binayı şehrin siluetine kazıdı.
Şimdi o anılar, beton planların arasında kaybolmasın diye el birliğiyle direniyorlar.
Ben liseye Giresun Lisesi’nde başladım, Endüstri Meslek Lisesi’nde tamamladım; ama Ticaret Lisesi’nin heybetine her zaman gıpta ile bakardım. O dönemde, 70’li yıllarda yol genişletme çalışmaları yüzünden bahçe duvarının ve kapısının sökülüp geri çekildiği günleri hatırlıyorum. Sökülen taşların üzerindeki numaralar hâlâ gözümün önünde. Her taş, bir hatıraydı; tıpkı okulun kendisi gibi.
Yüzyılı aşkın geçmişiyle bu bina, Giresun’un yalnızca eğitim değil, kimlik tarihinin de simgelerinden biri. 1901 yılında Dor, İyon ve Korint tarzlarının etkisiyle inşa edilmiş, 1945’ten itibaren Ticaret Lisesi olarak hizmet vermeye başlamıştı. O koridorlarda binlerce öğrencinin sesi yankılandı, o sınıflarda bir dönemin Giresun’u büyüdü, olgunlaştı. Bu yüzden halk, yapının kaderinin bir kararla değişmesine sessiz kalamıyor.
2019’da başlatılan imza kampanyasıyla müze mücadelesi yeniden ivme kazandı. On beş bin kişinin imzasıyla okulun Kültür ve Turizm Bakanlığı’na devri sağlandı; ardından 2022’de müze yapılması kararı açıklanınca şehirde büyük bir sevinç yaşandı. Fakat 2024’te alınan yeni kararla bu projenin iptal edilip binanın kütüphane yapılmasının planlanması, Giresun’da derin bir hayal kırıklığı yarattı.
Giresun halkı, “Bu kentin ihtiyacı yeni bir kütüphane değil, geçmişini anlatacak bir bellek mekânıdır” diyor. Çünkü o taş duvarların içinde sadece ders zili değil, Milli Mücadele’nin yankısı, eski filmlerin sahneleri, kentin dönüşümünün tanıklığı var. Bu bina, Giresun’un ruhunu temsil ediyor.
Bu noktada, bir zamanlar şehrin başka bir köşesinde var olan Kuvâ-i Milliye ve Osman Ağa Müzesinin akıbeti de akıllara geliyor. Milli Mücadele döneminde Giresunlu kahramanların anılarını yaşatan bu müzede; resimler, büstler, belgeler, tarihi silahlar ve kitaplar yer alıyordu. Duvarlarında Topal Osman Ağa’nın, Binbaşı Hüseyin Avni Alparslan’ın, Giresun uşaklarının ve şehitlerin fotoğrafları asılıydı.
Atatürk’ün muhafız alayının izlerini taşıyan bu küçük müze, bir dönemin direniş ruhunu yaşatıyordu.
Ne var ki, bir “gizli el” bu müzeyi de sessizce kapattı. Sanki şehrin hafızasına konulan bir sansür gibi, o yer de tarihten silinmeye bırakıldı.
Yetkililer “ödenek yok” bahanesinin ardına sığınırken, halk bunu ikna edici bulmuyor. Onlara göre mesele para değil, irade meselesi. Kültürel mirasa sahip çıkmak, bir kentin geleceğini inşa etmektir. Bu yüzden verilen mücadele, sadece bir binayı kurtarma değil, bir kimliği koruma çabası olarak görülüyor.
Bugün kalenin yamacında ki o tarihi yapı, hâlâ dimdik duruyor. Sessiz, ama kararlı bir tanık gibi… İnsanlar onu yalnızca bir taş yığını olarak değil, bir dönemin hikâyesi, bir şehrin belleği olarak görüyor.
Belki de bu yüzden Giresunluların dilinde tek bir cümle yankılanıyor:
Bu bina, geçmişin değil, geleceğin müzesidir.