Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurul Üyesi İdris Bozkurt, Diyanet TV’de kendisine yöneltilen “Torpille işe giren bir kişinin durumu nedir?’’ sorusuna verdiği cevapta; “Bir kişinin hak etmediği işe girmesi, o şekilde girmesi kul hakkıdır, vebaldir, mesuliyeti vardır, başkalarının haklarını gasp etmek vardır. O şekilde işe girmesi kimsenin tasvip edeceği bir şey değil, hoş değil’’ dedi.
Devamında, “Fakat girdikten sonra emek verdi, bir mesai harcadı ve onun karşılığında da bir kazanç elde etti. Onu ayrı tutmak lazım. Yani işe girdikten sonra elde edeceğimiz kazanç, tamamen meşrudur. Emeğimizin karşılığıdır. Yapılan iş de meşrudur. Ondan elde edilen kazancın, işe girme sebebimizle ayırt etmemiz lazım, farklı tutmamız lazım. Yani elde edilen kazanç helaldir.
İdris bozkurt, torpille işe girme konusuna verdiği cevabın birinci bölümünde doğruları yüzde yüz söylemiştir. Katılıyorum. İkinci bölümde elde dilen kazancı helal göstermesi ise ne dinen ne hukuken ne ahlaken ne de insani olarak kabul etmek mümkün değildir. Kul hakkının, vebalin, başkalarının hakkını gasp etmenin, tasvip edilmeyen, hoş olmayan bir uygulamanın karşılığı helal kazanç mıdır? Kur’an’ın hangi ayeti, Elçi’nin hangi sünneti bu tür elde edilen bir kazancı helal, caiz göstermektedir? Burada hangi mantık kullanılmış, onu da anlamış değilim.
Kişi gücünü kullanıp komşusunun bahçesini işgal etsin. Sonrası, alın teri elinin emeği ile bahçeyi işlesin, ürün alsın, kazanç elde etsin. Şimdi bu elde ettiği kazanç helal olur mu?
Kişi bir yolunu bulup, bankalardan, iş yerlerinin kasasından yüklü para çalsın. Bu çalıntı paralarla market açıp, namuslu bir şekilde çalışıp para kazansın. Devlete vergisini, çalışanların sigortasını, alacaklarını aksatmaksızın ödesin. Kar miktarını diğer marketlerden de düşük tutsun. Şimdi bu adamın kazandıkları helal midir?
Muhterem Diyanet Yetkilisi! Suyun kaynağı kirli ise çeşmeden akan suya temiz diyebilirsek, bu kazanç da helal olur. Diyeceksiniz ki kirli suyu dinlendirir, ilaçlar, temizler arındırırız. Ona sözüm olmaz. Eğer o seçmede hakkı yenenleri bulur, hakkını verir, helalleşirseniz kazanç helal olabilir. Aksi durumda hiçbir şekilde helal olmaz.
Sahipsiz reşit bir kadın, bedenini para karşılığı satarsa; kazandıkları helal midir? Ne kul hakkı var ne vebal var ne mesuliyet ne de zorlama var. Hoş olmayan bir durum bile yok. Karşılıklı isteyerek haz alma var, hoşluk var. Olmaaaz! İslam da kadının bedenini satması bekar bile olsa yasaktır, zinadır, büyük günahtır, dediğinizi duyuyorum.
İslam da yukarıda kendi söylediğiniz gerekçelerle, torpille, kayırmayla iş alanların kazançlarının helal olabileceğini ima eden bir ayet göster, söylediklerimi geri alacağım.
Her Cuma Namazı imam hutbeden inerken Nahl suresi 90.ayeti okuyor. “Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardımı emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.’’
Allah bu ayetinde, iyilik ve yardım etmeyi isterken; adaletli olunmasını emrediyor. Şimdi bu işe almada adalet nerede? Ayette, Fahşa, (çok çirkin uygulamalar) Münker, (her çeşit kötülük) Bağy, (azgınlık, zulüm, isyankârlık, kardeşe düşmanlık, Hak’ka karşı gelme)
Türkçemizde fahşa sözcüğü, fahişe olarak zikredilmektedir. Bu da cinsellikle ilgili yanlışta olan kadınlar için kullanılmaktadır. Bu tanım eksik ve dar anlamda kalmıştır. Konumuz olan torpille işe alımlarda kim veya kimler vesile olmuşsa, ayete göre hepsi fahşa durumundadır. Türkçeye dönüştüğü şekilde hepsi fahişedir. Münker ve bağy özelliklerini taşımaktadırlar. İşe alınan, işe alanlar yanında çok masum kalır. İşe alanlarında işe girenlerinde hepsi kul hakkı yemişler, çirkin uygulama yapmışlar, kötülük, zulüm, isyankârlık, kardeşe düşmanlık, Hakk’a karşı gelmişlerdir.
Ayete göre, torpille işe alanlarında işe girenlerinde kazançları helal olmaz, külliyen haramdır.
Yine Nisa suresi 58.ayette Allah, “Emanetleri (işi) ehline veriniz” diyor. Bu ayetler süs olsun diye değil, uygulansın diye gönderilmiştir. Ayete uymayanların (işe giren de dahil) Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelme durumundadırlar. Karşılığında ceza vardır. Ceza helaldir. Kazançları helal değildir. Bu tür kötü uygulamaların helal kazanç gibi gösterenin üst derece bir diyanet mensubu olması da ayrıca düşündürücüdür.
Din ahlâktır. Ahlâk yoksa dinde yoktur. Dinî hükümler kaynağından çıktığı gibi yorumlanmalı ve uygulanmalıdır. Ayetleri, hükümleri eğip bükerek iyi netice alınmaz. Bize zarar verse de doğru olanlardan ayrılmamalıyız.
Selam ve dua ile…