Uzun bir ara oldu köşemize ara vermek durumunda kaldık. Sevgili Candemir Sarı kardeşim ve yayın kuruluşu “ Giresun Gazete Işık “ değer verdiğim, saygı duyduğum iki değer. Dolayısı bende değeri olan kıymetlerden de bu denli ayrı olmaya “ yeter!” demem gerekiyor. Dolayısı ile kardeşime uzun süren bu ayrılık nedeni ile bir özür borcum var ve birde teşekkür. Neden teşekkür? Zira sakalımın dahi çıkmadığı zamanlardan bu güne ( 40 Yılı aşkın bir süre ) medya ile hep iç içe oldum. Gerek Radyo, gerek TV, yazılı basın vb. dallarında. Hamdolsun sayısını bilmediğim ödüller, payeler, dünyanın her yerinde açık bir kapı ve insan birikimim oldu. İstisnaları dışında sadece memleketimin basın-yayın organları tarafından bir teveccüh göremedim ( Giresun Merkez) Ancak Giresun Gazete Işık ve Giresun Dergisi hariç. Elbette bu bir kırgınlık sebebi değil benim için. Zira daha çocuk sayılabileceğim bir çağda Yeşil Giresun gazetesinde merhum Hasan Öğütçü gibi bir üstadın teveccühüne sahip oldum ki bu bana merkez adına ziyadesi ile yeten bir onurdur ki üstadımızdan çok beslendik ve sohbetlerinde bulunma şerefine nail olduk. Onun için bende yeri değerli olanlara teşekkür etmemek abes ile iştigal demektir. Sevgili kardeşim, Candemir Sarı’ya, Remzi Mamaşoğlu ve rahmetli Hasan Öğütçü üstadımıza yürekten teşekkür eder, Hasan amcaya rahmetler dilerim.
Evet, uzun bir ara oldu. Bu arada memlekete yerleştim. İnziva hayallerim ise pek gerçekleşmedi. Bazı meslekler, uğraşılar son nefesi verene kadar insandan kopmaz imiş. Ama en azından şehre 9Km.yüksekte köyümde daha dingin bir hayat sürdürdüğümü söyleyebilirim. En azından köyümde yılların dimağ yorgunluğunu fark edip bazı kavramlara bakışımın azda olsa değiştiğini anladım. Bazı şeylerden de olabildiğince biraz uzak kalma sonucuna vardım. Mesela çok istisnai şeyler olmadıkça sahne(sunuculuk) yapmama kararı aldım. TV. İçin ise sadece belgesel çalışmalarına devam etmeyi yeğledim ve ekranlara bir zaman daha çıkmama kararı aldım.
Edindiği tecrübeler insan yaşamında önemlidir. İşte bu tecrübeleri kendimizde tutmayıp geleceğe aktarma gibi bir borcumuz var geleceğe. Birkaç kitap çalışmamız var. Yaklaşık 30-35 yıla uzanan Giresun ve 42.nci ve 47.nci Giresun Gönüllü Alaylarımız konulu araştırmalarım var. Ancak bir yerden alıp başka bir yere yapıştırma ( COPY-PASTE ) gibi bir anlayış ile bir çalışmayı benimsemediğim, sevmediğim için koşulları zorluyor ve iyi bir eser çıksın istiyorum. Bunu derken kimsenin de araştırmalarına kem bir söz etmek değil kelamım. Kim memleketim adına bir kalem oynattı ise aksine minnet duyarım.
Ne yazık ki kapitalist sistemin biz gibi ülke ve toplumlarda ciddi tahribatlar oluşturduğu süreçleri yaşıyor hatta kimliğimizden hızla uzaklaşıyoruz. Bu bende şu anlama geliyor, sahip olduğumuz olanca değerlere sahip çıkmak, korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarmak gibi bir mecburiyetimiz var. Dolayısı ile geldiğimiz noktada kaybedecek bir salise bile zamanımız yok! Çıkış için gerekli olan en önemli unsurların başında da milli ve manevi değerlerine sıkı-sıkı sarılmış, yozlaşmamış nesillere ihtiyacımız var. Artık dünyamızda iyi insan örnekleri hızla tükeniyor, eksiliyor, artmıyor. En kötüsü de “ Biz “ demeyi terk edip sadece “ ben “ diyen bencil bir devre uzandık.
Yurdumuzun her yerinde olduğu gibi memleketimiz Giresun’un kendine has değerlerini mutlak suretle, özellikle genç nesillere öğretmek olmaz ise olmazlarımızdandır. Soyut ve somut o kadar çok kültürel değerlerimiz var ki bunlar bile teker, teker yok oluyor. Dahası kimliksizliğe doğru giden toplumumuzda kendimiz olabilmek için hepimiz sorumlu ve mecburiyet altındayız. “ Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” zihniyeti ya da “ benim tuzum kuru bana ne” gafleti en ciddi yanılgıdır. Çünkü hepimiz aynı geminin içindeyiz.
Uzun zaman sonra ilk yazı olması nedeni ile biraz dağınık başlamış olsak da sağlıkla nice paylaşımlarda buluşmak dilek ve duası ile…