Geçtiğimiz günlerde, New York’ta kıymetli dostum Kürşat Kahyaoğlu’yla bir araya geldik. Laf döndü dolaştı yine futbola geldi. Kürşat, o ismini ancak 1980’lerde Giresunspor ve Bulancakspor forması giymiş olanların anımsayacağı Çorumlu bir futbol emekçisi. Çorumspor, Turhalspor ve Tokatspor gibi Anadolu’nun mütevazı ama yürekli kulüplerinde top koşturmuş. Zamanında bizim takımlarımıza da rakip olmuşluğu var. Sohbetimizin bir yerinde, yıllar öncesine, hafızamızdan hiç silinmeyen o güne gittik: 11 Haziran 1989.
O tarihte Tokat’ta değildik belki ama yüreğimiz oradaydı. Kulaklarımız telefondan gelecek haberdeydi. Kürşat, o gün Tokatspor’un forvetinde görev yapıyordu. Sonradan öğrendim; 59. dakikada bizim kaleye gönderilen ikinci golün sahibiymiş. Bir başka deyişle o gün bizim umutlarımızı zora sokan isimdi. Yıllar sonra anlatmıştı. Bulancaklı Kaptan Birol Özmen’in hayranıymış. Futbol böyle bir şey işte; hem rekabeti hem saygıyı içinde taşıyan bir oyun.
Daha geriye gidelim. Rahmetli Haluk Aktan, Bulancak’tan haberleri benim takip etmemi istemişti. Çalıştığım gazetede Giresun’un en büyük ilçesi için özel bir sayfa hazırlardık. Doğal olarak Bulancakspor da o sayfaların göz bebeğiydi. Teknik Direktörümüz Özay Atmaca’nın yönetimindeki o efsane kadro hâlâ belleğimde taptaze: Büyük Birol, Küçük Birol, Sefa, Alaman Mehmet, Ogün Tüysüz, Cumhur Alan, Hüseyin Kul… Hatırladıkça içim titrer.
Lige fırtına gibi girmiştik. Ama ekonomik sıkıntılar o sezonun da gerçeğiydi. Son dört maçta yaşanan puan kayıpları sonrası ilk yarıyı liderin dokuz puan gerisinde kapattık. Özay Hoca istifa etti, yeni bir teknik direktör getiremeyecek kadar zor durumdaydık. Çareyi Kaptan Birol’u hem teknik direktör hem futbolcu yapmakta bulduk.
Sezon boyu zirveyi bırakmayan Tokatspor, şampiyonluğun en güçlü adayıydı. Ama işte futbolun büyüsü burada saklı. Son maçta Bulancakspor’la berabere kalmaları her şeyi değiştirdi. 2-2 biten o unutulmaz karşılaşma Tokat’ın hayallerini yıkarken, Bulancak’a tarih yazdırdı. Her iki takım da 60 puana ulaştı, ama averajla ipi biz göğüsledik. O sezonun sonunda Bulancakspor, tarihinde ilk kez 2. Lig’e adım attı.
Küçük bir ilçe takımı için büyük bir başarıydı bu. Kim derdi ki, bir gün Bulancakspor şampiyon olacak? Ama oldu işte. Emekle, inatla, yürekle…
Aradan yıllar geçti. Ekonomik sorunlar kulübü sarstı, profesyonel liglerden uzaklaştırdı. Yeniden dirilmek için uzun süre Bölgesel Amatör Liglerde mücadele etti. Kolay değil, düştükten sonra ayağa kalkmak.
Ama işte nasip bu Pazar gününeymiş.
Bulancakspor, Gümüşhanespor’u 4-0 gibi net bir skorla mağlup ederek yeniden profesyonel liglere adım attı. Bu sadece bir galibiyet değil; sabrın, azmin ve inancın zaferidir.
Bu başarı sadece futbolcuların değil; tribünde sesini kısan taraftarın, nafakasını paylaşan yöneticinin, duasını eksik etmeyen annenin, çocukken top koşturduğu sokakları hâlâ unutmayan bir halkın zaferidir.
Ve elbette ki her şartta takımın arkasında duran Belediye Başkanı Necmi Sıbıç’ın da emeği büyük. Maddi manevi desteğiyle bu kulübün dirilişinde pay sahibi olmuştur.
Bulancakspor’a bir kez daha “hoş geldin” demenin vakti geldi. Hoş geldin profesyonel lig! Hoş geldin o eski güzel günlerin hasretiyle yanıp tutuşan Bulancakspor…