Giresun Işık Gazetesi

Türkiye’de ki ekonomik gerçekler ve vatandaşın yaşam mücadelesi

Ekonomik sıkıntılar bir ailenin omuzlarına çökmüş koca bir yük gibi. Düşük asgari ücretle geçinmeye çalışan insanlar, kiraların tavan yaptığı, emeklilerin ise adeta yokluk sınırında yaşadığı bir ortamda, yeni eğitim-öğretim yılına hazırlık yapmaya çalışıyorlar. Ama neyle?

Hükümet her yıl asgari ücreti güncelliyor. Ama bu güncellemeler, gerçek hayatın ihtiyaçlarına karşılık geliyor mu? İşte burası tartışmaya açık.

Elektrik, su, doğalgaz faturaları, market alışverişleri derken asgari ücret daha cebinize girmeden eriyip gidiyor. Bir de üstüne kira eklenince, “nasıl geçineceğiz” sorusu kafalarda yankılanıyor.

Şehir merkezlerinde kiralar, asgari ücretle geçinen bir aile için hayal bile edilemeyecek düzeyde.

Her ay düzenli olarak artan kira fiyatları, kiracılar için tam anlamıyla bir kabusa dönüştü. Ev sahibiyle pazarlık yapmak da ayrı bir stres kaynağı. Çocuklar odalarını sevse de, aileler için her gün bir sonraki ayın kirasını ödeyip ödeyememe korkusuyla uyanmak hayatın acı gerçeklerinden biri haline geldi.

Yıllarını çalışarak geçirmiş, ülkesine hizmet etmiş insanlar bugün emekli maaşıyla nasıl geçineceklerini kara kara düşünüyor.

Sağlık sorunları bir yandan, artan yaşam maliyetleri diğer yandan, emeklilik bir dinlenme dönemi olmaktan çıkıp adeta hayatta kalma mücadelesine dönüştü. Emeklilerin torunlarına verebilecekleri bir hediye bile lüks hale gelmişken, onların sesi nasıl duyulur, kim onların hakkını savunur?

Hükümet, ekonomik sıkıntıları hafifletmek adına sık sık tasarruf tedbirlerinden bahsetmesi nafile. Zira bu tedbirlerin çoğunun sadece kâğıt üzerinde kaldığını aşikardır.

Sözde tasarruf adı altında yapılan açıklamalar, uygulama aşamasına gelindiğinde buhar olup uçuyor. Gerçekten uygulanmayan bu tedbirler, halkın içinde bulunduğu ekonomik darboğazı daha da derinleştiriyor. Sözün özü, halkın cebine yansımayan bu tedbirler sadece bir göz boyamadan ibaret.

Son olarak şu önemli noktaya değinerek yazımı sonlandırmak istiyorum.

Eylül ayına girmiş bulunuyoruz. Malumunuz milyonlarca öğrenci için okul zili çalacak. Ancak bu zil, aileler için masrafların, borçların ve zorlukların artacağı anlamına geliyor. Defter, kalem, kıyafet, okul harçlığı…

Peki, bu masraflar nasıl karşılanacak? Çocuklar eğitim hayatına başlamadan önce, aileler ekonomik bir sınav vermek zorunda kalıyorlar. İster istemez, “Eğitim hakkı herkes için eşit mi? Yoksa bir lüks mü?” sorusunu sormamıza vesile oluyor.

Bu ekonomik sıkıntılarla başa çıkmak, sadece bireysel bir mücadele değil, toplumsal bir sorun. Herkesin insanca yaşama hakkı vardır; ancak bu hakkın nasıl sağlanacağına dair ciddi adımlar atılmadıkça, insanlar yaşam mücadelesi vermeye devam edecek.

Hükümetin tasarruf adı altında sunduğu çözümler ne kadar gerçekçi? Yaşam mı, sürünmek mi? Bu sorunun cevabını bulmak, hepimizin ortak sorumluluğudur.

Exit mobile version