Birisi darbe mi dedi?

Yayınlama: 03.05.2023
44
A+
A-

Sandık güvenliğini sağlamakla görevli polis ve jandarmanın bağlı olduğu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “14 Mayıs siyasi darbe girişimidir” sözleri gündeme bomba gibi düştü.

Tabir yerinde ise haklı olarak kızılca kıyamet koptu.

Soylu’nun yurttaşın demokratik hakkı olan seçimi “darbe” olarak tanımlaması “Bakan darbe çığırtkanlığımı yapıyor?” sorusunu da akıllara getirmedi değil.

Öyle ki, darbe çığırtkanlığı, darbe veya darbe girişimi gibi yasa dışı bir eylemi çağrıştıran veya destekleyen sözler yadırganmıştı.

Kaldı ki, bu husus hukukçuların bakış açısıyla siyasi istikrarı ve toplumsal barışı tehlikeye atan ciddi bir suç olarak nitelenmektedir.

Bu tür söylemlerin, siyasi karar alıcıların demokratik sürece olan güveni sarsarak toplumda kargaşa ve istikrarsızlık yaratmaya yönelik olduğu da söylenebilir.

Darbe çığırtkanlığı, demokrasiye, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne de aykırıdır.

İçişleri Bakanının bu açıklaması, farklı yorum ve tepkilere neden olduğu aşikârdır.

Birçok insan, seçimlerin darbe girişimiyle karşılaştırılmasının, demokratik sürece ve seçimlere olan güveni sarsabileceğini düşünüyor elbette.

Siyasi otoritelerin seçim sonuçlarına müdahale etmesi, seçimlerin demokratik olmaktan çıkmasına neden olması da ihtimal dahilindedir.

İşte tam da bu noktada Adalet Bakanı gibi İçişleri Bakanlığı yapan ve aynı zamanda seçimin adaylarından birisi olan Bakan Soylu’nun seçim sürecinde tarafsız kalması her zamankinden daha fazla önemlidir.

Heyhat…

Türkiye, darbelerden yana muzdarip olan Dünya üzerindeki nadir ülkelerden biridir.

Tarihte üç kez darbe dönemi yaşamıştır. İlk askeri darbe 1960 yılında gerçekleşmiş ve bu olay sonucunda demokratik seçimler sonlandırılmış ve askeri bir hükümet kurulmuştur.

İkinci darbe muhtıra ile gelmiş, 1971 yılında gerçekleşmiştir. Siyasi partiler kapatılmış ve sol hareketler bastırılmıştır.

Üçüncü olarak ise, 12 Eylül 1980 yılında ise en sert darbe dönemini yaşamıştır. Bu dönemde, askeri yönetim ülkeyi kontrol altına almış, siyasi partiler kapatılmış, yüz binlerce kişi gözaltına alınmış ve işkenceye maruz kalmıştır. Bu dönem, ülke için büyük bir kırılma noktası olmuş ve sonraki yıllarda Türkiye’nin siyasi ve sosyal yapısını etkilemiştir.

Son olarak, 15 Temmuz 2016’da bir darbe girişimi yaşanmışi bu girişim, askeri güçlerin bir kısmı tarafından gerçekleştirilmiş ve halkın tepkisi sonucunda bastırılmıştır.

Darbelerin ülkemizde yarattığı kaosu ve olumsuz diğer etkilerini birçok insan yakından bilmektedir.

Devletin kurumlarının başında bulunan insanların üslubuna dikkat etmesi elzemdir. Hele bu kişi seçim güvenliğinden sorumlu bir kişi ise dahada önemlidir.

Netice itibariyle, kelime anlamı olarak “halkın yönetimi” anlamına gelen, vatandaşların özgürce seçim yapabildiği, eşit ve adil bir toplumda yönetim hakkının halka ait olduğu bir sistem olan demokrasi olmazsa olmazdır.

Demokraside, vatandaşlar kendi temsilcilerini serbestçe seçerler ve temsilciler, halkın çıkarlarını gözeterek ülkeyi yönetirler.

Demokratik bir toplumda, halkın farklı kesimleri arasında diyaloğun geliştirilmesi, uzlaşma kültürünün oluşması ve toplumsal barışın sağlanması önemlidir.

Sokağa çıkınca demokrasiden dem vuran siyasilerin davranışı, demokrasi kültürüne ve hukuk devletine uygun olmalıdır.

Siyasi çıkar uğruna kaos çıkarmak hiç kimseye fayda sağlamaz. Tam aksine, toplumda huzursuzluk ve istikrarsızlık yaratır, ekonomik, sosyal ve siyasal açıdan olumsuz sonuçlar doğurur.

Bizden uyarması.