Ben niçin yazıyorum?

Yayınlama: 17.07.2023
40
A+
A-

ETRAFTA O KADAR HAİN VAR Kİ NASIL YAZMAYASIN!

AKP, PISIRIK MUHALEFET VE BELLİ DIŞ GÜÇLERİN GAYRETLERİ SONUCU 13 MİLYON YABANCIYLA İŞGÂL EDİLEN BİR ÜLKE DÜŞÜNÜN!

Zorum, gayem ne?

Dinlersen anlatayım mı?

Biliyorum kısa olsun diyeceğini ama ben yine uzun edeceğim!

 

Çünkü yarını olmayan bir milletiz, her taraf kahpe, ANKARA kepaze dolu. En güvenip inandıklarımız PUŞT, Müslümanım diyenler PAPAZ çıktılar!

 

Alt tarafı okurken 3 dakika, bilemedin 4 dakika zamanını alacak. Düşünsene, bu yazıya ben bir gecemi verdim, üstelik bu yaşta ve hasta hasta!

 

Biliyorum, birçoğunuz üşenecek ve okumadan bir beğeni atıp beni başından savacaktır!

 

Sana, senin geleceğin, yavruların, evin, evdeşin için yalvarıyorum ve sana diyorum ki;

Bu sefer bir beğeni atarak beni başından savma! Bir gecelik emeğimi, derdimi, senin uğruna yorulan kalbimi, amma da uzun ettin, okumaya mecbur muyuz” deyip çöpe atma!

 

DEĞERLİ KARDEŞLERİM!

12 yıldır sizlerle beraberim. Bu zaman zarfında aralıksız her gün bir veya iki yazı yazarak inandığım doğruları ve görebildiğim ihanetleri anlatmaya çalıştım. Yazdıklarımın bir tek kelimesi bile nefsim adına değildir, sadece; milletimin ırzı, namusu, vatanı ve bayrağı adına olup, sırf Allah’ın rızasını kazanmak içindir.

 

Hakk adına doğruları yazarak, milli, mânevi, ahlâki ve insâni değerlerin mücâdelesini vermek sanıldığı kadar kolay olmayıp; horlanıp saldırılmayı, bir takım fitne fesat ehlinin oklarına hedef olmayı göze alıp korkup kaçmamayı gerektiren zor bir iştir.

 

Vatanın ve milletinin bekası uğrunda çaba sarf ederken cesur ve korkusuz olmak şarttır. Çünkü cesaretin yoksa hiçbir maharetin işe yaramaz.

 

KORKMAMAK İÇİN;

Gönlün iman ile dopdolu olması gerekir ki korku gönülde kendine yer bulamasın ve sonra; Allah’a teslimiyet, gayret ve bütün çarelere başvurduktan sonra tevekkül etmek.

 

Bu topraklar kolay yurt edinilmedi.

Ceddimiz bu toprakları bin yılı aşkın zor bir mücadelenin, amansız savaşların neticesinde şehadet kanlarıyla sulayarak vatan yaptılar. Bizlere düşen görev ise, ceddimizin emaneti olan bu mübarek vatanı korumak ve bizden sonrakilere huzur ve güven içinde devretmektir.

 

Vatan bize emanettir!

Bu emanete sadakat, bu emaneti ihanet etmeden korumak ve bırakanlara saygı ibâdettir!

 

Bin yıl önce Malâzgirt’te kefenini giyip küffara kılıç sallayan Sultan Alparslan’ın ta o günlerden bizlerin ırz ve namuslarımızı düşündüğü gibi bizler de inanmış ve imanlı insanlar olarak bu topraklar üzerinde bin yıl sonra dünyaya gelecek olan kız çocuklarının iffet, namus ve bekâretlerini düşünmek zorundayız. Bu hem milli, hem insani, hem de dini bir vecibedir.

 

Bir yandan, Türk milletinin vatanına göz dikip, devletini çökertmek için her türlü kahpeliğe tevessül edenlerle mücâdele ederken, diğer yandan ise; İslâmı bilen ve yaşayan, yaradılışındaki üstün vasıflara sahip, yaşadığı çağı Türklük şuuru ve İslâmi değerler açısından yorumlayabilen, bir ibâdet düşüncesiyle çalışıp üreten, vatanı, devleti ve bayrağına bağlı, anasına, atasına ve çevresindekilere karşı saygılı, dürüst, adâlet ehli nesiller yetiştirmek için elimizden geleni en güzel bir biçimde yapacağız.

 

Şayet bir insan Türk’üm, Allah’a iman ettim, rehberim Kur’an diyor ise, bu milli ve kutsal olan mücadeleden kaçarak, masivaya meyledip, çıkar için AKSARAYIN kapısında âdileşerek  kula kulluk edemez.

 

Herkes bu uğurda kabiliyeti ve gücü nispetinde;

Küfre, küfür ehline, sureti haktan gözüken münafığa, vatan haini bölücü şer mihraklara karşı yazarak- Söyleyerek- Gafil olanları uyandırarak- Dik durup tâviz vermeyerek, etnik parçalara bölünmek istenen Türk milletini, devletini, bayrağını, namusunu koruyup kollamak ve yaşatmak zorundadır.

 

Bu mücadeleden kaçarak; birkaç paket makarna, birkaç çuval kömür, basit bir makam ve dünyalık menfaati uğruna hainlerin hainliklerini görmezden gelenler, asla ve asla ne milliyetçi, ne Müslüman ve ne de insan olamazlar!

 

AKP VE ORTAKLARININ SAYELERİNDE;

Türk milleti ve Türk Devleti içeriden ve dışarıdan kuşatılmış olup, bir ateş çemberi içine hapsedilerek yok edilmek istenmektedir. Osmanlının son günlerindeki çöküşün aynısıyla karşı karşıyayız.

 

Kurtuluşumuz için;

Bir olacağız,

İri ve diri olacağız,

Aynı milli ülküler etrafında kucaklaşacağız ki kurtuluş meşâlemizi yeniden yakabilelim.

 

YOKSA;

İç ve dış düşmanlarımız,

İmparatorluk tortusu küsuratlar,

İstiklâl Harbinin kılıç artığı soysuzlar,

Asırlık kini olan Haçlı dünyası bir olup üzerimize çullanıp, ırzımızı, namusumuzu ayakları altına alarak, milletimize emsali görülmeyen bir acı yaşatacaklardır. Dün Irak’ı işgâl ettiklerinde Müslüman kadınlara reva gördükleri toplu tecâvüzleri bizim kadın ve körpecik kızlarımıza da yapacaklar ve işgâl güçleri askerlerinin çadırlarından yükselen çığlıkları çaresizce duyup kahrolacağız.

 

Namus ve vatan endişesi taşımayan veya da bu kötü gidişatın vahametini görmekten aciz bazı geri zekâlılar bu yazımı okuyunca, ‘’Hadi be sen de! Biz şöyleyiz, biz böyleyiz, dünya bize vız gelir’’ şeklinde aptalca nutuklar atarak şahsıma saldıracaklar, bazıları ise gülüp benimle eğleneceklerdir!

 

ONLARA DERİM Kİ;

Gülün, gülün ey sorumsuz zevat!

Eğlenin ey kanı ve soyu bozuk sergerdeler!

Sizin de aklınız başınıza gelip hak vereceksiniz benim yazdıklarıma, daha doğrusu çığlıklarıma. İşte o an geldiğinde dayanamayacaksınız düşman çadırlarından yükselen hanımlarınızın, kızlarınızın canhıraş çığlıklarına (Allah hiç kimseye yaşatmasın).

 

Gül ey zekâ özürlü sorumsuz gül!

Böylesi acılı, sıkıntılı dönemlerde gerçekleri yazanlara ancak gaflet ve ihanet ehli olanlar güler. Bir de veledi zina, haramzade şerefsizler”

 

Tüm saldırılara göğüs gerip yazmak, anlatmak, Hakk’ı ve doğruları sırf Allah rızası ve milletin ırzı, namusu, istiklâli- İstikbâli için bir dakika bile geçirmeden haykırmak zamanı şimdi. Çünkü yarınki haykırman nafile olabilir!

 

BENİM ELİMDEN YAZMAK GELİYOR!

‘’Elimden yazmak geliyor’’ derken, bu sözümden sakın yazmanın kolay olduğu sanılmasın!

 

Böylesi duygular içinde yazan ve haykıranlara karşı saygısızlık yapanların ve sırf birilerine köpeklik olsun diye havlayanların her biri kendi namusunu pazara çıkaran birer namus tâciridirler!

 

Yazmak;

Vatan hainlerine karşı kükremek ve pimi çekili bir bomba olup beyinlerinde patlamaktır!

 

Yazmak;

Dünya rahatını bırakıp derde, sıkıntıya, eleme ve ölüme tâlip olmaktır!

 

Yazmak;

Vatan, namus, Türklük ve din adına olursa ibâdettir!

 

Yazmak;

Allah içinse tebliğ ve cihattır!

 

Yazmak;

Şehadettir, herkese nasip olmaz kaderde varsa!

 

Yazmak;

Bir meçhule götürürlerken son kez göz göze gelmektir eşinle, çocuğunla!

 

Yazmak;

Sevdiğin torununun başını son kez okşaman olduğunu acı acı hissetmendir!

 

Yazmak;

Bir daha dönmemek üzere son kez çıkmaktır evinden!

 

Yazmak;

Üniformalılar çekerlerken kolundan, eksiğini soramamaktır evinin, üç beş kuruş da olsa harçlık bırakamamak, dönüp bakamamaktır hanımının yüzüne ve o an kahrolup çatmaktır acı kadere!

 

Yazmak;

Çocuğunun kışı botsuz, kazaksız geçirip, okula harçlıksız gitmesidir, kantinde simit yiyen çocukları uzaktan seyretmesidir ve sonra bir köşede iç çekerek ağlamasıdır!

 

Yazmak;

Çoğu kez öldüğünde kefen ve ıskat paranı, oğlunun- hanımının boynunu büke büke mahalle bakkalın Hasan emmiden borç istemesi ve o an utancından senin acını dahi unutmasıdır!

 

Yazmak;

Vedalaşamadan dünya değiştirmektir, hainin, hoyratın, kahpenin elinden!

 

Yazmak;

Malum olunca ölüm, oğluna mezar yerini vasiyettir!

 

Yazmak;

Bazen namlulara hedef olman ve bir kahpe kuşunun can evinden vurmasıdır seni!

 

Yazmak;

Darağaçlarında urganların halkasından bakmaktır son kez gönderdeki bayrağa!

 

Yazmak;

Yılanın gömleğinden sıyrılışı misâli, dünya sevgisinden sıyrılarak, Allah, Türklük, vatan, bayrak ve namus uğruna şehadete sevdalanmaktır!

 

Yazmak;

Kokuyu korkutmak, ölümü öldürmektir!

 

Yazmak;

Her gün bin defa ölmektense, mertçe ve yiğitçe ömründe sadece bir kere ölmektir!

 

Yazmak;

Seni anlamak istemeyen dostlarının sitemlerini, hakaretlerini sineye çekmektir, horlanıp, itilip kakılmaya katlanmaktır!

 

Yine de yazmak,

İllâ da yazmak için o kadar sebep var ki günümüzde sonu ölüm de olsa!

 

Yılmak yok,

Korkmak yok,

Pusmak yok,

Ve asla susmak yok.

 

Çünkü giden vatan,

Susturulan Ezan,

Çiğnenen bayrak,

Ayaklar altında kalan namus,

Yok edilmek istenen Türklük.

 

Allah’a tevekkül içinde,

İhlâsı elden bırakmadan,

Allah’ın rızasını gözeterek,

Besmele ile başlayıp durmadan yazmak

Ve hiç durmadan yazmak.

 

YAZMAYA DEVAM!

Milli ruh taşıyan,

Gönlünde Allah’a iman,

Resulullaha muhabbet olan tüm vatanseverlere selâm.

 

REKLAM ALANI